Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

888 syf.
·
Puan vermedi
·
40 günde okudu
Ağır ağır ilerleyen bir maraton koşusundan çıkmış gibiyim. Görselde hacmiyle göz kamaştıran(!) tek bir kitap var ama kendisi dört-beş kitaba bedel. Yordu mu? Yordu. Ama sadece hacminden ötürü kurmadım az önceki cümleyi. Gerçekten de kurgunun içinde aynı anda işleyen farklı kurgular var romanda. Böyle kitaplar ilginç gelir mi? Gelir ama odak noktasını fazla kaçırmadan, konuyu dağıtmadan, romanın meselesini bulandırmadan yazılmışsa. Fazla sürprizini kaçırmadan detay verecek olursam: Yazar tıkanıklığı yaşayan Anna Wulf (soyadının seslendirilmesine dikkat, her ne kadar eski eşinin soyadını kullanıyor olsa da yine eşinin soyadını kullanan başka ve daha ünlü bir kadın yazarı andırmıyor mu?) adlı ana karakterimiz yıllar boyunca dört farklı defter tutar. Farklı renklerdeki (siyah, kırmızı, sarı, mavi) bu defterleri romanın başında (tarih 1957’dir) önüne dizer ve okumaya başlar. Böylece onunla birlikte biz de kah Afrika’da postkolonyal dönemde yaşayan “beyaz” Avrupalılarının arasına kah Anna’nın yazmaya çalıştığı romandaki Ella karakterinin yaşadıklarına (ki o da bir yazardır ve böylece roman içinde bir roman çıkar karşımıza) kah politik eleştirilerin odak noktada olduğu Londra’ya kah Anna’nın günlük olarak tuttuğu son deftere dolaşıp dururuz. Bir de kendi başına bir roman niteliğinde olan Özgür Kadınlar kısımları var ki defterlerden önce yerleştirilmiş kitaba. En sonda da romana adını veren Altın Defter’de Anna’nın yaşadığı psikolojik çözülmeyi görürüz. Bu haliyle roman, bir hayli dağınık bir yapıya sahip ne yazık ki. Yaklaşık yarısına geldiğimde bütün bu bölümleri kitapta yerleştirildiği sırada okumak yerine renklere ayrılmış defterleri toplu olarak takip ederek okumaya karar verdim. Yani mesela kalan Mavi Defter’leri peş peşe okudum; kalan Özgür Kadınlar kısımlarını bir araya getirerek takip ettim. Böylece çok daha derli toplu bir hale geldi. Peki, deneysel bir yaklaşımla yazılmış bu romanın içeriğine dair neler diyebiliriz? Her şeyden önce salt bir “feminist” okuma gözüyle bakılmaması gerektiğini düşünüyorum ki yazarı da bu yaklaşımın, kitabı yazma amaçlarına uygun olmadığını söylüyor. Evet, yazar kadının sosyal bir birey, yazar, anne, eş, sevgili ve kadın olarak yaşadığı çalkantıları anlatıyor ama sadece bunları anlatmıyor. Daha başka anlattığı pek çok şey var. Mesela, çok yoğun bir komünizm eleştirisi (Kırmızı Defterler) var ki bence kadın-erkek ilişkilerine dair karakterlerin yaşadıklarından çok daha derin ve anlamlı bir şekilde yazılmış gibi geldi bana belki de benim “güçlü kadın” anlayışıma yakın bulmadığım yerler yoğun olduğu içindir ama bir yandan da yazarın aslında kadın-erkek ilişkilerine dair hem kadınlara hem de erkeklere getirdiği eleştirel bakışını sergilemesine araç olan bu kısımların zaman zaman romanın esas meselesinden uzaklaşması yüzündendir, bilemiyorum. Özetle, Doris Lessing çok kıymetli bir kalem (şahane bir önsöz yazmış bu kitaba) ve kitapları mutlaka okunmalı ama yazara başlama kitabı olarak bu kitabın seçilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Altın Defter
Altın DefterDoris Lessing · Can Yayınları · 2017137 okunma
·
467 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.