Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İLK DEFA BRİ KİTABA 10 ÜZERİNDEN 10 PUAN VERİYORUM.
Bir yazarın kitabını almadan önce yazarı ve kitap hakkında genellikle bir ön araştırma yaparım. Kitabın yazarının 3 çocuklu bir anne iken boşanmış olduğunu okuyunca "3 çocuğu var iken boşanmış birisinin evlilik hakkında bana ne gibi tavsiyesi olabilir ki" düşüncesiyle işin açığı evlilik ile ilgili herhangi bir kitabını almaya ya da okumaya soğuk baktım. Müdavimi olduğum kütüphane görevlisinin de yardımıyla yazarın "Sevmek Bu Kadar Güzelken" isimli eserini okumaya başladım. Kitaba başlar başlamaz, kitap beni aldı ve adeta bulutların üzerine çıkardı. Kitabın daha henüz 52. sayfasına gelmiştim ki, hayatımda ilk defa bir yazarın bir kitabını okurken daha henüz bir kitabını dahi bitirmeden bütün kitaplarını alasım geldi. Aldım da. Hemen, hiç vakit kaybetmeden kitabın 52. sayfasında iken yazarın 9 ayrı kitabını sipariş ettim. Eğer seküler bir bakış açınız var ise ya da dindar, muhafazakar bir bakış açınız olduğu iddiasındasınız ancak "amaaan, nolucak, şu ölümlü dünyada az buçuk günah işlemişiz, nolmuş yani, gavur olmadık ya" düşüncesindeyseniz, kitabı okumayın. Gerçekten söylüyorum, kitabı okumayın. Paranıza yazık, ayırdığınız zamana yazık, hatta yazarımıza yazık. Bu düşüncede olanlar, bu kitabı okuyacak ondan sonra adım gibi biliyorum "böyle kitap mı olur, kadın yazar bildiğin kadını köleleştirmiş, erkeği ise almış yücelere çıkarmış" diyecekler ve yazara yüklenecekler. Kitapta yazarın öznel yargılarından daha çok Kuran-ı Kerim'den ayetler, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hayatından örnekler, hadisler var. Bu kitap hoşuna gitmeyenler yazarı değil aslında yazarın delil gösterdiği kaynakları aslında beğenmiyor ya da beğenmek istemiyor, kabul etmekte zorlanıyor. İslam Dinine uygun bir evlilik güzel midir? diye sorsak bir çok kişi "Tabi ki, güzeldir." der. Ama, işte o İslam Dinine uygun evliliği yürütmek emek ister, bedel ister. Nasıl ki, Oruç tutmak güzel midir? sorusuna bir çok dindar, muhafazakar diye kendini adlandırılan kişiler "Tabi ki, güzeldir." diyeceği gibi. Ancak, Ağustos ayında o orucu Ş. Urfa gibi sıcak bir memlekette tutarsanız, susuzluktan diliniz damağına yapışır, tabiri caiz ise şaftınız kayar. Ben, Ş. Urfa'da Ağustos ayında oruç tuttum, bizzat biliyorum o duyguyu. 45 dakika içinde evde soğuk su ile 2 kere duş alıp ardından buzdolabını açıp içerisinde ne kadar buz var ise koynuma doldurduğumu ve o şekilde iftarı beklediğimi hiç unutmam. Evet, oruç tutmak gerçekten güzeldir ancak Ş. Urfa'da Ağustos ayında oruç tutan kişinin de, susuzluktan inim inlediği gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Aynı bunun gibi, İslam Dinine uygun bir evlilik güzeldir ancak uygulaması da emek ister, bedel ister. Hem Ş. Urfa'da Ağustos ayında oruç tutayım hem de hiç susamayayım diyemeyeciğiniz gibi hem İslam Dinine uygun bir evliliğim olsun hem de hayatın her türlü nefse güzel gelen şeylerinden de uzak kalmayayım demek olmuyor. Gerçekten olmuyor, kurtarmıyor. Olsa, ne diye olmuyor diyeyim de sizin güzel canınızı sıkayım. Bana göre bundan 20 yıl öncesine kadar toplumda daha çok kadınlar eziliyordu hatta yüzde 99 oranında kadınlar eziliyordu. 2001 yılında yürürlüğe konulan yeni Medeni Kanun ile ise şu an ise toplumda erkekler eziliyor hatta yüzde 99 oranında erkekler eziliyor. Türkiye'de evlenirken resmi nikah kıyıyor ve Medeni Kanun hükümlerine göre evlilik akdini imzalıyorsunuz. Muhafazakar, dindar olarak kendisini ifade eden kişiler aynı zamanda İsalm Dinine uygun İmam Nikahı diye tabir edilen Dini Nikahı da kıyıyor ve İslam Dinine uygun evlilik akdini kabul etmiş oluyor. Asıl mesele de buradan sonra başlıyor. Medeni Kanuna göre kadın istediği işte çalışır, kocasından izin almaz. İslam Dinine göre kadın çalışmak zorunda değildir ve kocası izin vermediği sürece çalışamaz. Kanunun burasını gören kadınlar biz köle miyiz diyorlar. Devam edelim. Medeni Kanuna göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar. Yani kanunumuz bu konuda kadın ve erkeğe eşit sorumluluk yüklemiştir. İslam Dinine göre ise "Bir de ailenin geçimini temin etmek erkeğe aittir.” (Nisa, 4/34) denilmektedir. Yani, yürürlükteki Medeni Kanuna göre kadın evin ortak giderlerine eşit olarak katılmak zorundadır. Örneğin, evin elektrik, su, doğalgaz, kira vb. giderlerini elde ettiği gelir ile orantılı bir şekilde katılmak zorundadır. Katılmaz ise erkek mahkeme aracılığı ile kadına düşen tutarın tahsil edilmesini isteyebilir. İslam Dinine göre ise, ev kadına ait olsun (miras yoluyla ya da evlilik öncesinde elde edilmiş olsun) kocası ile, çocukları ile birlikte kendisinin de oturduğu evi için kocasından emsal bedel ile kira isteyebilir. Zira, evin kirasını ödemek kocanın görevidir. Ya da kadının miras yoluyla olsun ya da evlilik öncesinde biriktirdiği bir para olsun. Kocasının da evin giderlerini ödemekte zorlandığı bir dönemde kadından evin giderlerine harcanmak üzere para talep etsin. A şıkkı kadın vermiyorum diyebilir. B şıkkı kadın veriyorum ama sonradan tekrardan ödemen karşılığında borç olarak veriyorum. C şıkkı, kadın tabi ki de veriyorum, sonuçta evimiz giderlerine harcanmak için istiyorsun ve gönlümle karşılıksız veriyorum diyeblilir. Sadece kadının çalışması konusunda dahi olaya nereden baktığınızın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Kadın kocasının izni olmadan çalışamaz hükmünü görünce kimi kadınlar tabiri caiz ise zıplıyor, kadının kendisine ait mal varlığı ya da geliri olsa dahi evin giderlerine katılmak zorunda değildir, evin giderlerini karşılamak kocanın görevidir deyince de kimi erkeler zıplıyor. Bu sefer en ufak uyuşmazlıkta kişiler işine gelirse yapmış oldukları Resmi Nikahı dayak göstererek İsviçre Medeni Hukukundan çevrilmiş yürürlükteki Medeni Hukuku referans alıyor. Yok eğer diğer türlü işine gelirse de yapmış oldukları Dini Nikahı dayak göstererek Yüce Allah'ın koyduğu hükümleri referans alıyor. Bence en büyük sıkıntının kaynağını da bu ikircikli durum oluşturuyor. Yani hem Resmi Nikah akdiniz var, hem de Dini Nikah. Evlenecek gençler gencecik yaşta, birbirlerine şiirler yazarken, güzel sözlerle iltifatlarda bulunurken erkeklerde testosteron hormonu kadınlarda ise östrojen hormonu tavan yapmış iken hoooppp şuraya bir imza, tamam hayırlı olsun artık resmen evlisiniz. Kabul ettin mi, evet ettim, kabul ettin mi, evet ettim, kabul ettin mi, evet ettim. Hoooppp hayırlı olsun artık dinen karı-kocasınız. Gençler hala neye imza attığının, ya da neyi kabul ettin mi, evet dediğinin ayırdında değil. Aşkım, perdemiz çoook güzel, Birtanem tatlı bir harika olmuş. Sorunlar yavaş yavaş baş göstermeye başlayınca, yavaş yavaş kanunen bu benim hakkım, dinen de bu benim hakkım tartışmaları baş göstermeye başlıyor. Eğer çevrelerindekiler de tabiri caiz ise tam olgun kişiler değilse yandım gülüm keten helva. Bu sefer eşler kabul etse çevredekiler "Hayır, kesinlikle kabul etme, hakkını ara, kendini ezdirme, bu senin kanunen hakkın" diyor ya da "Böyle evlilik olmaz, sizin ki evlilik değil bildiğin komedi, din de var mı böyle şeyler, kesinlikle kabul etme zira alimallah dinine zarar versin hatta dinden çıkarsın." demeye başlıyorlar. Yahu aslında eşler arasında çözülemeyecek bir sorun yoktu ya da olduğunda kolayca çözülecekti. Ama evlilik akdinin birisi Yüce Allah'a diğeri ise din ile herhangi bir ilgisi olmadığı üstüne basa basa özellikle ve de gururla söylenen İsviçre Medeni Hukukundan alınma yürürlükteki Medeni Kanuna göre yapıldığı için, sorunların çözüm yollarına başvurmada eşler birbirine olabildiğince zıt iki ayrı akit hükümleri ile karşı karşıya kalıyor. Bu sefer aslında rahatlıkla çözülebilecek sorunlarda içinden çıkılamaz bir hal alıp daha sonrasında da boşanma ile neticeleniyor. 2021 yılında Türkiye'de evlilik sayısı 561 bin 710 iken boşanma sayısı ise 174 bin 85 olmuş. Yani, 174.085/561.710=% 31 Şu an Türkiye'de boşanma oranı yüzde 31. Ki büyükşehirlerde bu oranın yüzde 50'lere vardığını okumuştum bir yerde. Yani büyükşehirde evlenen iki çiftten birisi boşanıyor. Şu istatistiğe bakar mısınız, "hayırlı olsun, mutluluklar dilerim" dediğiniz 10 çiftten 5'i boşanacak onu biliyorsunuz da hangisi boşanacak onu sadece öngörebiliyorsunuz. Annelerimizin, nenelerimizin yaşadığı kimi olumsuz durumların etkisi ile şu an toplumda kadına pozitif bir ayrımcılık yapılması kararı alındı. İlla her şeyi abartacağız, illa her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştıracağız, illa iyi niyetle başlayan bir uygulamanın cılkını çıkartacağız. 2015 yılında 270 bin 218, 2016'da 320 bin 280, 2017'de 413 bin 790, 2018'de 521 bin 434, 2019'da 447 bin 893 kişi için önleyici tedbir ve evden uzaklaştırma cezası verildi diyor haberde. Yani 2015 ile 2019 yılları arasındaki 5 yıllık süreçte toplam 1 milyon 973 bin erkek evden uzaklaştırma cezası almış. Rakamları nasıl yorumlayalım. Türkiye'de 5 yıllık süreçte 1.973.000 erkek hanımına evden uzaklaştırmayı gerektirecek şekilde şiddet uyguladı mı diyelim yoksa 1.973.000 kadın erkek tarafından şiddete uğradığı iddiasıyla erkeği evden uzaklaştırma kararı mı aldı. İki gün önce, benim ortalama bir anadolu kenti olan benim memleketimde sadece bu ay 4.000 erkek için evden uzaklaştırma kararı alındığını öğrendim. Korkunç bir rakam. Benim kanaatim bu 4.000 erkeğin hadi diyelim ki gerçekten 100 tanesi gerçekten hanımına evden uzaklaştırmayı gerektiren bir şiddet uyguladı, 3.900 tanesi ise kanunun belki de iyi niyetle getirdiği kadınlara pozitif ayrımcılığın umarsızca sömürülmesi sonucunda oldu. KADES diye bir uygulama var. Kadınlar bunu telefonuna yüklüyor. Bu uygulamaya basınca, resmi verilere göre ortalama 5 dakika içerisinde ilgili polis ekipleri olay yerine geliyormuş. İyi, güzel. Peki bu uygulama neden sadece Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından T.C. Kimlik Numarası sorgulaması yapıldıktan sonra sadece ve sadece kadınlar tarafından yüklenebiliyor. Eğer bir erkek KADES'i cep telefonuna yüklemek isterse, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından T.C. kimlik numarası sorgulaması yapılıyor ve "HATA. KAYIT TALEBİNİZ ONAYLANMADI. UYGULAMA SADECE KADINLARA YÖNELİKTİR." uyarısı ile karşılaşıyorsunuz. Bu ülkede 112'yi arayıp ambulans talebinde bulunduğunuz zaman sizin cinsiyetiniz sorgulanıyor mu? Tabi ki de hayır. Kalp krizi geçiren kadın da olabilir, erkek de. Aynı, şekilde evlilik içi şiddete maruz kalan ya da onuru, gururu incitilecek şekilde hakarete, küfre maruz kalan kadın olabileceği gibi pekala erkek de olabilir. Sigara içenlerde kalp krizi riski yüksek diye sigara içenlere pozitif ayrımcılık yapılıp 112 ambulans uygulaması oluşturulup öncelik sigara içenlere verilmediği, verilemeyeceği gibi evlilik içi şiddetin önlenmesine ilişkin resmi bir uygulamada bırakın kadına öncelik vermeyi sadece ve sadece kadınlar bu uygulamadan yararlanır denilemez, denilmemeli. Son olarak, günümüzde evlilik oranlarını ve boşanma oranlarına ilişkin resmi rakamları verdik. Bir parayı havaya attığınızda yazı ya da tura gelme ihtimalinin % 50 olduğu gibi, özellikle büyükşehirlerde, yapılan evliliklerin % 50 boşanma ile sonuçlandığını belirttik. Bunun nedenlerine ilişkin acizane görüşlerimizi dile getirdik. İmkanım olsa, elimde olsa, Sema MARAŞLI'nın "Sevmek Bu Kadar Güzelken" kitabını İslam Dinine göre nikah kıyan bütün yeni evlenenlere ücretsiz verilmesini sağlar, var olan evliliklerde de isteyenlere ücretsiz verilecektir derim. Sema MARAŞLI bir evliya değil, yanlış anlaşılmasın. İslam Dinine uygun bir evlik nasıl olur diye Kuran-ı Kerim'den, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hayatından, hadislerinden örnekler vererek tatlı, güzel bir dille anlatmaya çalışmış. Bugüne kadar yüzlerce kitap okudum, onlarca kitap incelemesi yaptım ve bugüne kadar hiç bir kitaba 10 üzerinden 10 puan vermedim. 10 üzerinden 10 puanı hak edecek insan kelamı kitabı yıllardır aradım, durdum ve sonunda buldum. Bu kitap kesinlikle 10 üzerinden 10 puan. İslama uygun bir evlilik yürütme amacındaysanız, bu dünyanın yanında asıl ebedi dünya derdindeyseniz alınız, okuyunuz, okutunuz.
Sevmek Bu Kadar Güzelken
Sevmek Bu Kadar GüzelkenSema Maraşlı · Hayat · 2013910 okunma
·1 alıntı·
242 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.