Gönderi

Biz sizden nasihat mı istedik ki diyerek kendini öğütlere kapatmak nasıl bir kibirdir? Kitap bize sadece isteyenlere öğüt verin mi diyor? Peygamber oturmuş da insanların gelip kendisinden öğüt istemelerini mi beklemiş? Kendi çocuklarımıza bile nasihat edemeyecek miyiz? Ettiniz de ne oldu, diyorlar. Söyleyeyim, benden günah gitti. Bu az şey mi? Bu arada, dînî içerikli nasihatleri böyle argümanlı, delilli püskürtmeye çalışanların çoğu seküler dünyadan gelen nasihatlere (her türlü yaşam tarzı tavsiyesi) aynı tepkiyi vermek şöyle dursun paylaşıp paylaşıp çoğaltıyorlar. Demek ki kapılar nasihate değil, dine kapalı. Kendimce bir kriter geliştirdim. Bir insanla iki saat konuşup da (sosyal medya için de bir ölçü lazım, düşüneyim bunu) diline bir kez dahi Allah, peygamber, ahiret gelmemişse dikkatli olmam lazım. Lisanın sekülerleşmesi iç dünyanın durumunu haber veriyor. İnsanlar değişemez mi, diyorlar. Tabii ki değişebilir, hayat devam ettiği sürece hep yol ayrımları çıkacak karşımıza ve biz özgürce birini seçeceğiz. Fakat arkamızdan birisi "kardeş o yol kapalı" diye seslendiğinde "bana akıl verme, ben sana sordum mu ki" demek bakın bakalım Kur'an'a göre kimlerin tarzı imiş? Ey nasihat ehli, asla susmayın! Nezaketle, rahmetle devam edin. Bir toplumda nasihat bittiğinde helak başlar. Öğüdü bırakırsak mahvoluruz. Nasihat bazen açık, bazen gizli, bazen yumuşak bazen sert olur. Hangi durumda hangisi gerektiğini hikmetle seçmek gerekir. Egolar fazla şişince fazla kırılganlaşıyor. Aynen çok şişmiş bir balon gibi. Bu duruma düşmekten Allah'a sığınıyorum. instagram: birvaize
·
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.