İki adam da doktorun evinin önünde indiler ve atlı araba yoluna devam etti.
Doktor kapıyı çaldı. İkisi de bir şey söylemeksizin, öylece durdular. Kapıcının ayak sesleri duyulduğunda, yazar, "İyi geceler, sevgili doktor," dedi yavaşça ve burnunu hafifçe kıvırarak : "Biliyor musunuz, ben, bu olanları eşime anlatmayacağım," diye ekledi. .
Doktor ona yandan şöyle bir baktı ve o sevimli haliyle gülümsedi.
Kapı açıldı, el sıkıştılar, doktor içeri girdi ve kapı kapandı. Yazar yürüdü gitti.
Yürürken eliyle iç cebini yokladı. Evet, mektup oradaydı. Eşi
onu mühürlenmiş durumda, ardında bırakacağı belgelerin arasında bulmalıydı. Ve kendisine özgü, o gizemli imgesel güçle, eşinin
kendisinin mezarı başında fısıldadığını duyar gibiydi şimdi :
"Ah sen nasıl da büyük ... ne soylu bir insandın!"