Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

223 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Tanrı Yanılgısı Üzerine Bir İnceleme
Tanrıların doğasına ilişkin sorulara yanıtların arandığı yapıt,felsefede çok sık görülen "Karşılıklı konuşma" biçimindedir.Cicero yapıtını oluştururken kafasında Velleius'un,Balbus'un ve Cotta'nın katıldığı felsefi bir sohbet ortamını canlandırır. -Epikuroscu Velleius -Stoacı Balbus -Akademiacı Cotta Bu yapıtta Cicero bir dinleyicidir.Platon'un dialoglarında Platon nasıl ki Sokrates'i konuşturuyorsa (bazı yapıtlarında) burda da Cicero Velleius'u,Balbus'u ve Cotta'yı konuşturuyor.Tahminen 3 gün süren bir tartışma var karşımızda.Yapıt üç kitaptan oluşmaktadır.Cicero birinci kitaba Brutüs'a sesnelerek başlar: Ey Brütüs, senin de gözünden kaçmadığı gibi,anlaşılması güç ve yanıtlanması en zor olanlar tanrıların doğasına ilişkin sorulardır... Asıl konuya ise Epikuroscu Velleisu'un ,Stoacı Balbus'a seslenişiyle girer.Velleius, Stoacıların tanrısal güç kavramı üzerinde durur,bu konuda görüşlerine yer verir.Ardından ilk filozoflardan başlayarak Zenon'un Zenon'un çağdaşı diğer filozofların ve ozanların tanrılar hakkındaki düşüncelerini anlatır. Bilindiği gibi Tanrının doğası üzerine yapılan analizler ve yorumlar antik çağın en güncel en önemli konuları arasında yer almaktaydı.Thales öncesi Tanrı fikri Homeros ve Hesidos'un yapıtlarında genelde Antropomorfik bir Tanrı motifi şeklindedir.Tanrı öfkelenir,tanrı sevinir,tanrı küser,tanrı insanlarla iletişim kurar,tanrı kıskanır vs.Bu tanımlama sonraki yüzyıllarda Ksenophones tarafından şöyle aktarılır. "Sığırlar,atlar ve aslanlar insanlar gibi resim yapabilselerdi ; sığırlar Tanrıları sığır şeklinde,atlar at şeklinde,aslanlar da aslan şeklinde çizerlerdi." Deneyim ve tecrübelerle edindiğimiz birikimler bizim hem Tanrı ile hem de kosmos ile olan ilişkimizin şeklini belirlemektedir.Dolayısıyla hem Tanrı'nın doğası hem de kosmosun oluşumuyla ilgili görüş ve fikirlerimiz ancak deneyim ve tecrüberle mümkün olmaktadır. Thalesle birlikte Tanrı gökyüzünden yeryüzüne inmiştir.Tanrı'nın doğası bilimle açıklanmaya çalışılmıştır.Nitekim; Thales buna "Su" diyecektir. Anaksimandros "Aperion" diyecektir. Anaksimenes "hava" diyecektir. Pisagor "sayı" diyecektir. Hereklaitos "ateş" diyecektir. Empedokles "hava,ateş,su,toprak" diyecektir Anaksagoras "spermata" diyecektir. Demokritos ise " atom " diyecektir. Görüleceği üzere M.Ö 6.yüzyıldan önceki dönemlerde Tanrıyı mitoslarla ifade eden anlayış yerini Thales'le beraber daha somut daha anlaşılır olan biçimlerde anlatmaya çalışmıştır. İkinci kitapta Stoacı Balbus: Tanrıların var oldukları, Nasıl oldukları, Dünyayı yönettikleri İnsan ilişkilerine karıştıkları ,hakkında dört görüşü sırasıyla kimi zaman tarihsel örnekleriyle kimi zaman da kanıtlar göstererek açıklar. Tanrı'ya inanıyor musun diye bir soru karşısında yukarda sıralanan konular sırasıyla irdelenmelidir.Öncelikle bir Tanrı var mıdır? varsa eğer bu Tanrı'nın doğası nasıldır? Belirli veya belirsiz bir doğası açıklanabildiğinde ise bu Tanrı dünyaya müdahale ediyor mu etmiyor mu? Bu da açıklandığında ve ıspatlandığında ise insan ilişkilerine karışıyor mu karışmıyor mu? diye irdelenmelidir.Çünkü Tanrı'nın ,insanın tuvalete hangi ayakla girmesi gerektiğinden eşiyle yatak odasında hangi pozisyonda birlikte olacağına kadar Tanrı'ya yakışmayacak ölçüde konulara dahil ediliyor olması mevcut dinlerin tamamen insan ürünü olduğunu düşündürtür.Din kavramından ve dini yaşama biçiminden önce bence Tanrı kavramının bu 4 kriterde irdelenmesi gerekiyor. Üçüncü kitap,Akademiacı Cotta'nın Stoa felsefesine yönelik eleştirisini içerir.Stoacı Balbus'un ikinci kitapta dört ana başlık altında topladığı konuları ayrı ayrı özetleyerek ona karşı görüşlerini bildirir.Balbus'un düşüncesini,hemen ardından bu düşünceye neden katılıp,neden katılmadığını belirtir.Tanrı varlığının geleneksel olduğuna karşı çıkmaz.Stoacıların Tanrıların varlığını kanıtlamak için gösterdikleri kanıtların yetersizliğini açıklar.Tanrıların nasıl oldukları konusunda Balbus'un belirttiği görüşlere şiddetle karşı çıkar.Evrenin tanrısal öngürüyle yönetilmediğini ileri sürer,tanrıların insan ilişkilerine karıştığını da onaylamaz. Tanrısal öngürüyle yönetiliyor olsaydı eğer insana verilen aklın öngörülebilir felaketlere yol açacağı düşünülüp buna zemin hazırlamazdı.Ya da kötülerin neden mutlu oldukları iyilerin neden sürekli yoksul ve çaresiz bırakıldıkları ... Cicero yapıtını "Velleius,Cotta'nın düşüncelerinin ,ben ise Balbus'un düşüncelerinin gerçeğe daha yakın olduğunu düşünerek ayrıldık" diyerek tamamlar.Epikuruscu Velleius,tanrıların insan işlerine karışmadıklarını ileri süren Akademia öğretilerini kendininkine yakın bulur.Ama Cicero ,geleneksel Tanrı inancına karşı çıkmamak için Stoacıların din ve tanrılar konusundaki görüşlerini daha uygun bulur.Bu durum Hallac-ı Mansur'un kaderine benzer.Mansur ezoterizmi avam takımının anlayabileceğini ve onlardan sakınılmaması gerektiğini düşünerek En-El Hak demiştir.Bunun üzerine çağdaşları tarafından eleştirilmiştir.Mevcut iktidarın sunni geleneği savunduğu avamın dinle ancak uyutulduğu,meşgul olduğu bir ortamda ezoterik bilgi ve ifadelerin sarf edilmesi her dönemde işkence,recm,idam ile karşılık bulmuştur.Bu hem teolojide hem de pozitif bilimde de böyledir.Galileo,bruno vs örneğinde olduğu gibi.İnsanlar konfor alanlarının bozulmasını istemezler.Ellerindeki Din olgusunu aldığınızda kendilerini boşlukta ve çıplak hissederler.Çünkü ölümü deneyimleyemeyen,sonsuzluk ve hiçlik kavramlarını tahayyül edemeyen insanlık içi Tanrı ve Din bir can yeleği gibidir...
Tanrıların Doğası
Tanrıların DoğasıMarcus Tullius Cicero · Doğu Batı Yayınları · 2018128 okunma
·
252 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.