Gönderi

192 syf.
·
Puan vermedi
İlçenin en büyük kahvesiydi. İçerisi hıncahınçtı. Zamanın ilerlemiş olmasına karşın, hâlâ, iğne atsan yere düşmezdi. Tavla, domino şakırtılarına öksürükler, aksırıklar karışıyor; arı gibi çalışan garsonlar, uzaktan uzağa, ocakçıya doğru: “Çaylar demli olsun usta, iki az şekerli!” diye bağrışıyorlardı. Öğretmenin gidici olduğunu gören mal müdürü: - Salim Bey kardeşim, hayrola, bizi yüzüstü bırakıp nereye? diye sordu. Oysa epeydir onlarla birlikte oturan Öğretmen Salim, üçüncü kez içtiği çayın boş bardağını masada biraz öteye iteleyip: - E, dedi, eve geç kalmayalım. Vakittir. - Ev kaçmıyor, kardeşim. Jandarma başçavuşu, onun birden kalkmak istemesini başka bir nedene bağlayarak, dertlendi: - Şu ilçede adam gibi, eli yüzü düzgün bir okuma ve dinlenme salonu olsa, kahve köşelerinde dumandan bogulmazdık. Doğruydu dediği; sigara, nargile dumanına boğulmuştu kahve. Birisi, kalkıp pencere camlarından birini açacak oldu mu, o pencereye yakın oturanlardan başka birisi, “Üşüdük anam!” deyip hemen kapatıyordu pencereyi. - Salon mu, şehir kulübü mü bakalım, yakında o da olur inşallah! dedi mal müdürü. Kaymakam bey niyetlisiymiş diyorlar. Hiç değilse memurlar sık sık bir araya gelir, birbirlerini daha sık görürler. Öğretmenim, nedir yani, şimdi dumandan mı kaçıyorsun, yoksa bizden mi?
Gururlu Peri
Gururlu PeriMehmet Seyda · Bilge Kültür Sanat · 2012354 okunma
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.