Hafıza kaybı, en büyük klişelerden biridir ve okumayı en sevmediğim olaylardandır. Üstelik gerçek dünyada nadiren insanlar tüm hafızalarını kaybederler.
Teresa Medeiros, bu hafıza kaybı klişeleri arasından zekice sıyrılarak bu kitabı en sevdiğim hafıza kaybı konulu kitap yaptı. Kötü şöhretli bir çapkın olan Devonbrooke Dükü yani Sterling Harlow, üzerine doğru eğilip onu öpen bir kızın öpücüğüyle uyanır. Evet, bu kitapta Uyuyan Güzelimiz bir erkek. Kendi adını ve kim olduğunu hatırlamıyordur ve karşısındaki kız ona uzun zamandır ortalarda olmayan nişanlısı Nicholas Radcliffe olduğunu söyler.
Gerçek şu ki, Laura’nın bir eşe ihtiyacı vardır ve hemen evlenmezse kardeşleriyle birlikte evlerini kaybedeceklerdir.
Sadece aşk sahneleriyle değil, bıçak gibi tutku sahneleriyle de dolu; tüm bunların yanında gerilim ve sırların da harmanlandığı bir kitaptı. Yalan, benim okumayı en sevmediğim şeylerden olsa da kitap o kadar güzeldi ki ortada bir yalan olduğu gerçeğini unuttum bazen. Yine de doğrusunu söylemem gerekirse Laura/Sterling ilişkisini Laura/Nicholas ilişkisine tercih ederim çünkü bir ilişkide güven benim için çok önemlidir. Yalanlara dayalı bir ilişki ne kadar sağlıklı olabilir ki?
Kurgusu, olay örgüsü ve yazım tarzı bir kenara; karakter gelişimlerini çok iyi aktarmış yazar. Her karakterin aynı zamanda kanlı canlı bir insan olduğunu düşünüyorsunuz okurken. İyisiyle kötüsüyle, sevilen ve sevilmeyen özellikleriyle karakterler ete kemiğe bürünüyorlar sanki. Kitabın mizahi bir yönü olduğunu da söylemek isterim, güldüğüm çok fazla diyalog ve sahne vardı.
Teresa Medeiros’a bir şans verdim ve ilk kez bir kitabını okudum. Çok da beğendim. Tarihi aşk okurlarına gözüm kapalı önerebileceğim kitaplardan birisi oldu.