" Niçin yarabbim, niçin artık hayat ölmüştü? Hem bir daha geri gelmeyecek şekilde?.. Niçin bir daha mümkün değildi? Bir kere mi olacaktı. Böyle hayatı sevdiren, her şeyi güzel gösteren o hayat, o büyük neşe... Artık onlar gitmişti, öyle mi?
Bir zaman gelip sadakat ve sevgiyle beraber sevileni artık mutlu edememek, ona yetmemek fikri onu yakıyor, suçu asıl kendinde bularak ara sıra isyan edip Süreyya’yı haksız bulduğu için kendisinin haksızlık ettiğini düşünüyordu. Sonra kendisini de töhmet altında bırakmayıp suçun yaşanılanlarda olduğunu, idarenin kimsenin elinde olmadığını sadece hayatta olduğunu bininci defa görüp anlamaktan doğan korku ile tekrar yaşamak, daha yaşamak arzularının imkânsızlığı, o günde yaşayıp geçmiş olmak, tekrar o genç kalple, genç emellerle o senelerdeki gibi yaşayamamak işkencesiyle çaresiz kalıyordu. Demek bitmiş, onun için artık her şey bitmişti. Demek ki artık kesinlikle anlamak lazımdı ki seneler, hep çoğalan bir üzüntü ve korku ile geçecek, gerçek ihtiyarlık bir gün onu çürütecekti. Hem de yaşamamış olarak, henüz yaşamak üzere olduğunu düşünürken... Her şey bitmişti öyle mi?"