“TOPRAĞA DÜŞEN ÜÇ CEMRENİN KİTABI BU…”
Hani üç cemre düşer, en sonuncusu toprağa… sonra yaz gelir. Üçü aynı anda düştü, sonra yas geldi.
Kitabı, işe gitmeden önce; sabah 6.20 gibi okudum parça parça.. tıpkı o hücredeymiş gibi. Sanki o peşpeşe sıralanan anıları, sıkışık bir zamanda kesik kesik dinliyor gibi…
Anlatırken, çukurda hissettim kendimi.. çamuru, soğuğu, yağmuru… Ulucanlar Cezaevi’ni gezmiştim daha önceleri; o hücrenin rutubet kokusunu duyumsadım burnumda.
Ölümün alacakaranlığını gördüm okurken, Deniz döndü cansız bedeniyle, ben döndüm… Ve anlatılan o ki; sehpasına tekme atan Deniz değilmiş.