Bir gün soruşturması yürütülen bir ağır ceza davasının başlayacağını duydu. Yoksul bir adam çaresiz kalınca aşık olduğu kadın ve bu kadından olan çocuğu için kalpazanlık yapmıştı. Kalpazanlık suçu o dönemde hala ölümle cezalandırılıyordu. Kadın daha ilk sahte parayı kullanırken yakalanmış, nezarete atılmıştı ama deliller sadece kendi aleyhindeydi. Aşığını sadece kendi ele verebilir, böylece bu itirafla onun mahvına neden olabilirdi. Onu ele vermeyi reddedince üstüne gitseler de bu kararında direnmişti. Bunun üzerine savcının aklına bir fikir geldi. Ustalıkla hazırlanmış mektup sayfaları göstererek bahtsız kadını, aşığının kendisini aldattığına ve bir rakibesi olduğuna inandırmayı başardı. Kadın aşığını ele verip her şeyi itiraf etmiş, adamın mahvına neden olmuştu. Kısa süre sonra, suç ortağıyla birlikte Aix Mahkemesi'nde yargılanacaktı. Herkes bu olayı konuşuyor, savcının kurnazlığına hayranlık duyuyordu. Kıskançlığı devreye sokup, kadını öfkelendirerek gerçeği elde etmiş, adaleti intikam duygusu sayesinde yerine getirmişti. Tüm bunları sessizce dinleyen piskopos:
-Yargılama nerede yapılacak? diye sordu.
-Ağır ceza mahkemesinde.
-Peki sayın savcı nerede yargılanacak?