Gökte görülen cisimleri ve hareketlerini açıklayabilmek için Aristoteles, soğan zarları gibi iç içe yerleştirilmiş saydam kristal küreden oluşan karmaşık bir yapı önerdi. Kürelerin merkezinde dünya vardı ve dünya da Aristoteles'in çevresinde gördükleriyle bağdaştırması hayli zor olmasına karşın bir küre olarak düşünülmüştü. Gözlenen gökcisimlerinin her biri, farklı hızlarda dönen bu kristal kürelerden birine bağlıydı. Bunların aralarında da gezegenlerin hareketlerini taşıyan fazladan birtakım küreler vardı . Bu yolla Aristoteles hem gözlemleri açıklayabiliyor, hem de ileride gözlenebilecek yeni şeylerin öngörüsünü yapabiliyordu. Modern bir kuramınkini andıran birçok özelliğinin yanı sıra kabul edilemeyecek olanlar da vardı. Aristoteles'in tasarımında en dıştaki yıldız küresi maddi şeylerin var olamayacağı manevi bir yerdi. Gördüğümüz her hareket bu yerin sınırında bulunan ve en dış kürenin dönmesini başlatan bir Baş Hareketçi tarafından tetikleniyor. Dönüş daha sonra sırayla iç kürelere aktarılıyor; ta ki tüm kozmos mükemmel bir döngü hareketi içinde oluncaya kadar. Farklı kürelerin farklı dönüş hızlarıyla oynanarak gece gökyüzünün özelliklerinden birçoğu açıklanabilir