Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

64 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
Madam Prie'nin gözden düşüş sürecinde yaşadıklarını, Stefan ZWEİG insanın ruhuna zerk ederek anlatmış. Buradaki ruhi bunalım ve ölümün adeta bir beklenti haline gelmesi, insana bir çok şeyi sorgulatıyor. Hiç istemediğimiz ölümü çok istediğimiz anlar vardır. Herkesin hayatında böyle dönemler olur muhakkak. Fakat bazen tam tersi yaşanıyor. Ölümün artık gelmesi gerektiği bir an geliyor ve kişioğlu bunu ısrarla reddetmeye çalışıyor. Çok tabii bu mümkün olamıyor. Bugün çok farklı şeyler yazıyor olabilirdim bu kitaba. Ama ölümün adının geçmesi dahi tüm mutlulukları, yenilikleri gölgeleyebiliyor. Hayat bazı şeyleri kafamıza vura vura öğretiyor. Burada Madamı perişan eden şey tamamen maddi benim için. Manevi alemi kuvvetli bir insan Madamın durumunu gayet kolay bir şekilde tolere ederdi. İnsan maddi olarak kazandıklarını manevi olarak kaybeden, tüketen bir canlı. Bunun idraki çok önemli. Yani ruhun zengin değilse cebine giren paranın hiç bir önemi yok. Ruh zenginliği de öyle kolay bir iş değil. Daha doğrusu galiba sonradan kazanılan bir şey değil. Allah var her şey var diyebilmeli insan. O verir o alır. Öbür türlüsü çok zor. İnsanlara bağlanan umutlarla yaşamak çok çok zor. Verdiğini aldı ve hatta belki alacak diye üzülmek, söylenmek, Allah korusun isyan etmek... Şimdi son yılları düşünüyorum. Musibetleri hep bir kenara bırakıp sadece ölüm-yaşam dengesini sarsan durumları düşünüyorum. Erkut'um vefat etti. Aort damarı patlamıştı. Kurtaramadılar. Kahrolduk ailece... Sonra bir anda dayımın varlığını yokluğunda idrak etmek zorunda kaldık. Gidince anladım ben onunda kalbimdeki yerini. Bir kazada bir gece onsuz kaldık. Babam bir korona oldu tamam dedim kesinlikle gidecek. Ben günlerce babasız bir seren nasıl olurum diye düşünüp ağladım durdum. İyileşti çok şükür. Vücudumuzda ikimizin de streslerden yaralar çıktı. Bize hatıra kaldı dedik güldük geçtik. Kendim ilk kez korona geçirdiğimde bazı günlerin belli bir zaman dilimini hatırlayamıyordum. Sürekli nefesimi kontrol ediyordum. Can tatlı. İkinci kez oyuncak gibi gelmişti. Annecim. Ömrümde sen hastalandığında sarsıldığım kadar sarsılmadım galiba. Bunu sen bile anladın... Sonra halamın aort damarı patladı, kesin ölecek dediler, defalarca kalbi durdu. Şimdi benden iyi maşallah, mucize gibi dolaşıyor ayakta. Tam o esnada Azra doğdu. Büyük bir mucize de onun gelişiydi. Gönül bahçem şenlendi. Ben benden çıktım o oldum. Allah'a bin şükür. Sonra kardeşimin başına öyle bir kaza geldi ki, ben hala şokundayım. Ona her baktığımda bir mucize de onda görünüyor bana. Elhamdülillah. Bugün babamın benden istediği ya da beklediği şeylerden bir tanesini gerçekleştirdim Allah'ın izniyle. 6 aydır ne yaşadığımı ben bilirim. Emekse emek. Ama sevinemedi bile. Bayram yapmam gerekirken şu halime bak deyip ağladı. Şimdi bunların hepsini yaşamış biri olarak bu duruma ağlamayı, sızlanmayı kendime ve inancıma yakıştıramıyorum. Ağız tadı kaçması mı? Alası oldu. Ama hayat bu işte. Gerçek dünya bu. Biz zaten bizim olmadığı halde bize verilenlere, alındığı için üzülecek durumda değiliz ki. Bir tek bunu idrak etsek... Benim Allah'a inancım da güvenim de sonsuz. Rabbim bize her şeyi en doğru zamanda yaşatıyor. Kader kaleminin ucu keskin bir kılıçtır ve bizim boynumuz onun önünde kıldan ince olmak zorunda. Öbür türlüsü müslümana yakışmaz. Canım, ciğerim, kar beyazım. Hayatımda ilk kez böle bir cümle kuracağım: İnşallah bende görmek istediğin her şeyi HAYIRLISI ile görürsün, yaşarsın, mutlu olursun, çektiğin o ahların, iç çekmelerin en güzeli olur. Seni çok seviyorum. Olsa sana canımdan veririm ne gerekse. Allah'ım maddi manevi tüm hastalara acil şifalar nasip etsin. Amin amin amin.
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · Zeplin Kitap · 201977,1bin okunma
·
174 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.