Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Din Bilgini ve İlahiyatçı Arasındaki Fark
Fakat, din bilgilerinin hangi tarafı ile meşgul bulunursak bulunalım bir şeyi daima göz önünde tutmalıyız: Din, ne filoloji vasıtasıyla, ne de sosyolojinin verdiği kanunlarla, ne de en ince psikolojik metodlarla izah edilebilir. Dinin dış olayları, tavsif edilebilecek bir şeydir; dinin aldığı şekilleri, muhtelif ilimlerin elimize verdiği vasıtalarla araştırmak mümkündür ama, dinin özel mahiyetini bu gibi vesilelerle tanıyamayız. Dinî saha, bütün ilmî sahalardan ayrıdır; bu sahaya giren insan, Hz. Musa'nın huzurda bulunduğu zaman havf ve zevkle titreyişi gibi, dünyanın en esrarengiz sahasına girdiğini bilmeli, evvelâ sükût ve hayranlıkta kalmalıdır. Mamafih din bilgininin vazifesi, tahsisen bir dinin doğruluğunu ispat etmek değildir; bu, onun, ilâhiyatçılara bıraktığı bir ödevdir. Her ilâhiyatçı, kendi akîdelerinin hakikatini müdafaa etmeye çalışır, bu işte de, ilâhiyatçı sıfatıyla, haklıdır. Din bilgini ise, objektif bir gözle bakmaya çalışmalı her dinde gizli olan hakikati anlayıp anlatmaya uğraşmalıdır. Kendi dininin ülkülerini, başka dinlerin ülküleri ile mukayese etmelidir; kendi dininin zayıf gibi gelen noktalarını, başka dinlerin zayıf görünen noktaları ile karşılaştırmalıdır. Fakat yanlış bir perspektifle, yabancı dinlerin ilk anda acaip görünen hususiyetlerini derhal kat’î hatalar olarak tavsif ve reddetmemelidir. Çünkü Allah birdir ve bütün dinlerde, en iptidaîlerde bile, insanlar, muhtelif isimlerle isimlendirilen bu Allah'a tapmışlardır. Din bilgisi ile meşgul olan insan, elest gününden başlayan bu büyük ibadet hareketine şahit olmak saadetine nail olur. Din bilgisinin bu özelliği, İsveçli büyük episkopos Nathan Söderblom’un vefatından birkaç dakika evvel söylediği bir sözden belli olur. Söderblom demişti ki: “Biliyorum ki, Allah yaşıyor. Bunu din tarihinin verdiği malumatla ispat edebilirim.”
Sayfa 16
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.