Günümüz insanının, kendisi ya da yaşamın anlamı hakkında hiçbir kesin inanca sahip olmadığı, güçlükle yadsınabilir. O, sadece, çevresinin çok çeşitli farklılıkları nı yansıtmaya eğilim göstermekle kalmaz; tüm varlığı en yüksek dereceden bir karşıtlık tarafından ikiye bölünür. Geçmişten günümüze aktarılan eski bir gelenek, insanın bölünmemiş sadakatini elde etmek için, yeni ideallerle mücadele eder. Bu gelenekler sadece ayrıntılarında birbir lerinden farklılık