Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

308 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın
Ideolojisi hatta Türkçeyle ifade etmek gerekirse ülküsü maalesef edebiyatçı ve Türkolog kimliğinin önüne geçmiş bir yazar Nihal Atsız. Siyasi yazılarından ve özellikle Sabahattin Ali ile olan olaylarından dolayı tanımama rağmen kitaplarını "ha okudum, ha okuyacağım" diye diye bugüne geldim. Yani sonunda da okudum. Kitabın yorumuna geçmeden önce belirtmek istediğim şu ki, okumayan çok şey kaçırır. Özellikle yazarın siyasi kimliğinden dolayı önyargılara kurban edilmemeli bu kitap, diye düşünüyorum. Sürekli kendimiz gibi düşünen insanların eserlerini okuyarak sadece kendimizi tekrar edeceğimizi, ilerlemek adına karşıt görüşü de okumamız gerektiğini her defasında vurgulayan biri olarak ancak kendimize karşıdan bakmayı öğrenirsek toplumca ilerleyip geleşeceğimize inanıyorum. Sanatın ve edebiyatın evrenselliğini gözardı ederek önyargılı davranmak da bana göre bir tür faşizmdir. Onun haricinde yazarın neden adsız(Atsız) olarak anıldığını kısaca değinmek isterim. Eski Türk adetlerine göre bir erkeğin isim alabilmesi için hiçbir eksikliğinin olmaması ve görevlerini eksiksiz yerine getirebiliyor olması gerekliliği vardı. Askeri tıbbiyede öğrenciyken, Ziya Gökalp'in cenazesinde Türkçülük karşıtı kişilerle tartışıp ve bunun devamında Arap bir teğmene selam vermediği için okuldan atılan Nihal Atsız da militarist kişiliği gereği askerlik görevini layıkıyla tamamlayamadığını düşündüğünden kendisine bu ismi seçiyor. Nüfus dairesinde yaşadıkları filan var, onları merak ederseniz okuyabilirsiniz. Kitabımıza gelecek olursak; Otobiyografik özellikler taşıyan kitabımız ilk önce Yüzbaşı Burkay ile Açığma-kün aşkını anlatan bir Uygur Masalı ile başlıyor. Masalda evli olan Yüzbaşı Burkay ağacın altında gördüğü Işık yüzlü Açığıma-kün'e aşık olup da ona kavuşamayınca hastalanıyor. Evdeşi o iyileşsin diye elinden gelen her şeyi yapıyor ama yok çaresi. Aşkına kavuşmak için çareler arayan Yüzbaşı Burkay eğer evdeşini kurban ederse bunun mümkün olacağını öğrenince karısını kurban ediyor ve karısı da canavar tarafından parçalanırken "ruhun kıyamete kadar acı çeksin" diye beddua ediyor Ve o bedduası kabul oluyor. Sonrasında kitabımızın başkarakteri Yüzbaşı Selim Pusat ile tanışıyoruz. Selim Pusat hayatını askerliğe adamış, hayatın anlamını sadece askerlikle ifade edebilen, hayatında asker marşı dışında müzik bile dinlemeyen bir adamken Cumhuriyet karşıtı bir kralcı olduğu için ordudan atılıyor. Hatta vatan haini olarak ilan ediliyor. Hal böyle olunca adam hayattan kopuyor. Karısı Ayşe öğretmen de kocasına yapıştırılan bu yafta yüzünden öğretmenlikten uzaklaştırılıyor, dışlanıyor. Evlerinde eskisi gibi ne neşe kalıyor ne huzur kalıyor ama Ayşe öğretmen her şeye rağmen eşi Selim'i hayata döndürmek için elinden geleni yapıyor. Kendi öğrencileri ile bile tanıştırıyor onu. Işte tam da burada kopuyor dananın kuyruğu. Hayat ile ölüm arasına sıkışıp kalmış Selim Pusat eşinin öğrencilerinden biri olan Güntülü'ye aşık oluyor. Askerlik olayı gibi bu öğrenciye aşık olma olayı da Nihal Atsız'ın gerçek hayatından alıntı bu arada. Kendisi ile birlikte askerden atılan ve bu yüzden intihar eden Yüzbaşı Şeref metaforu ile hem askerlik şerefinin hem de karısını aldatan bir erkeğin şeref sorgulamasına parmak basılmış. Uygur masalındaki kişilerle bağlantı kurularak Selim Pusat ile Güntülü arasındaki ilişki üzerinden ruhun tekamül yolculuğu ile reenkarnasyona, Hallac üzerinden tasavvufa, Işık kızlar kavramıyla Işık Aleviliğine ve hatta ezoterizme selam çakmış Atsız. Eski Türkçede kötü ruh veya şeytan anlamına gelen YEK karakteri üzerinden Selim'in kötü yanını betimlemesi ile ruhun düalizmine dair fikirlerini okurken yanısıra Ayşe, Güntülü ve Leyla karakterleriyle id, ego, süperego kavramlarına atıfta bulunması ve , aşkı tanımlayış şekli ile Freudyen düşüncelerine tanık oluyoruz. Kitapta özellikle bir mahkeme bölümü var ki. beni benden aldı o bölüm. Işıkçılık felsefesi gereğince Tanrı'yı da Ulu Işık olarak betimliyor bu bölümde Atsız. Dün bugün ve yarını zaman-uzam kavramına kafa tutarak bir araya getiriyor ve Tanrıkut Mete'den Atila'ya, Alper Tunga dan Kür Şad'a, savunduğu taht sahibi krallara, Zerdüşt'e Buda'ya ve Hz Muhammed'e varana dek birçok mitolojik ve sembolik karakter üzerinden kendisi ile hesaplaştırıyor Selim Pusat'ı. Özellikle askerden atıldıktan sonra insanlara karşı duyduğu tiksinti ve takındığı alaycı tavırlara rağmen savaş kahramanlarının ve kralların adını duyunca bile esas duruşa geçen adam Tanrı'ya kafa tutuyor Tabii bu anlatılanlara şamanizme inanan Nihal Atsız'ın sonrasında deizmi benimsemiş olmasının etkisi olduğu kanatindeyim. Ayrıca Hüseyin Nihal Atsız'ın özellikle militarist söylemleri sağ-muhafazakar kesimin neden bu kadar emir-komuta zincirine tabi olup koşulsuz biatla hareket ettiklerini de açıklıyor. Kendisi ile en çok kavga ettiğim yer burasıydı. Hem koşulsuz biat gerektiren bir ülkü savunuyorsun hem de toplumsal olaylardan bahsederken Cumhuriyeti eleştirmek adına "çoğunluk böyle düşündü diye ben de böyle düşünmek zorunda değilim" diyerek kafa tutuyorsun. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu Nihalcim? Velhasıl kelam çok değişik bir kitap okudum. Gerçeklikle gerçeküstü ögeleri harmanlayarak, bunu metafor ve sembollerle betimlemiş, felsefeyi, psikolojiyi, militarizmi, sadakati şerefi ve aşkı bir araya toplamış çok özgün bir eser. Tabii ben eski Türk mitolojisi, ışıkçılık, tasavvuf ve Türk ülküsü alanlarında uzun yıllardır araştırma yaptığımdan bu şekilde yorumladım naçizane. Bu saydığım alanlarda ön bilgisi olmayan kişilerce kitap "askerlikten atıldığı için ruhi bunalıma girmiş şizofren bir adamın hikayesi" olarak algılanabilir. Eğer ki okumak isterseniz önden bir küçük araştırma yapmanızı salık veririm. Yukarıda da bahsettiğim üzere yazarın kralcı düşünceleri yanısıra beni çok çok rahatsız eden kadınlara yönelik söylemleri bakımından yazarla kavga ede ede bitirdiğim bir kitap oldu!!! Hayatı boyunca komünizm ile kavga etmiş ve buna rağmen oğlu komünist olmuş Atsız'ı en devrimci hislerimle selamlıyorum. Karşı cephelerdeyiz ama özellikle insanın ikiyüzlülüğü ile adalet konusuna yönelik söylemleriyle ve doğrucu davut yönüyle ortak noktalarımız da yok değil. Işte keşke bu kadar ırkçı ve faşist olmasan belki iyi anlaşabilirdik seninle. Ama sen yine de tanısan mutlak severdin beni bundan kaçamazdın Atsız Ha bir de bu kitapta benim çok sevdiğim şiirlerden biri olan Geri Gelen Mektup şiirinin bestelenmiş olduğunu da birkaç ay önce öğrendim. Bence dinlemelisiniz İnan ki çok uzun inceleme yazdım. Sonuna kadar okuyanı Ulu Tengrim ışığı ile kutsasın Ruh Adam'ı eksiğiyle fazlasıyla, önyargısız okuyun lütfen. Şerefinizle sınanmadığınız bir hayat dilerim. Çav Bella
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,8bin okunma
··
498 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.