Olayların gidişi insanı ciddiye almamıştır. Bu karmaşa ve telaşın içinde, insanın ruhu boştur ve yaşamı hiçbir anlam kazanamaz. Kişisel tükenişin beraberinde getirdiği tehtidin, insana, o nu yaşamının çeşitli işlevlerini yerine getirirken gördüğümüz gibi, insan üzerinde insan olarak yoğunlaşma ve zamanı ile yüreğini kendi dünyası içinde ilgi duyduklarıyla doldurmaya yönelik, giderek büyüyen ve baskın hale gelen bir isteği doğurmasını anlamak hiç de zor değildir.