Luis Borges’den sonra Arjantin'in en önemli yazarı olarak kabul edilen Juan José Saer’ın ‘Kimsesiz’ adlı romanı (Postkolonyalizm)yani sömürgeciliğin bıraktığı mirası sorunsallaştıran bir dizi felsefi,sosyolojik, psikolojik, edebi teoriyi içinde barındırıyor. Ayrıca halkın karakteristiğini ayrıntılarıyla anlatıp cinselik öğeleri ile pekiştiriyor. Saer’ın kullandığı üslup biçimleri,nitelik algısı,cümlelerindeki derinliği kısacası yazının makyajı ile okurunu düşündürüp doğru tespitleri bulmaya yönlendirirken akıcılığından kesinlikle ödün vermiyor. : Ve gelelim kurgumuza: Kimsesiz bir çocuk olarak İspanya limanlarında büyüyen anlatıcımızın tek hayali açık denizlerde yolculuk yapmak. Sonunda Kraliyet kaptanlarından biri Maluku Adaları’na sefer düzenlediğini öğrenince heyecanla sefere yazılıp geminin miçosu olarak işe başlıyor. Ne var ki hayalleri istediği gibi gitmez; Koca mürettebattan geriye sadece tek başına kalır. -Def-ghi, def-ghi…sesleriyle, güçlü siyah parmakları toprağı yerinden kaldıran tempolu yürüyüşleriyle doksan dört yerli adamın arasında kendini bulur.Uzun bir zaman bu halkın arasında yaşamını sürdüren anlatıcımız yıllar sonra yaşadıklarını bizlere anlatıyor. Peki mürettebatta ne oldu,nasıl yerlilerin eline düştü,yerli halk yaşamlarını nasıl sürdürüyor ve buradan nasıl kurtuldu?Tüm soruların cevapları kitabımızda. : Keyifle okuyacağınız bir günlük kitaplardan kesinlikle değil. “Unuttuğumuz zaman, hiç kuşkusuz, hatıra kaybımız arzu kaybımızdan daha az oluyor. Hiçbir şey doğuştan olmuyor. En büyük umutlarımızın, en yoğun arzularımızın yerle yeksan olması için, yansız ve kül rengi de olsa, hayatın birikmesi yeterlidir.”

KimsesizJuan Jose Saer · Jaguar Kitap · 2022201 okunma

·

157 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Asuman Özalp