Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

64 syf.
10/10 puan verdi
Bazı yemekler ''hakikat'' kadar tatsızdır...
Değerli Ömer Seyfettin'in yazmış olduğu ''Lokanta Esrarı'' adlı minik öykü üzerine konuşacağız. Bu aslında tam bir inceleme olmayacak, biraz sohbet etmiş olacağız... O halde başlayalım. Öyküde beni en çok etkileyen cümleler şunlar oldu: ''Annemin köşküne geldim. Şimdi Sudanlı dadımın pişirdiği temiz yemekleri yiyorum. Fakat bunlar 'hakikat' kadar tatsız...'' Ömer Seyfettin'in özellikle son cümlesi müthiş bir manifesto niteliğinde. Kendisi zaten oldukça sarsıcı öyküler çıkarmayı başarmış bir yazar, bu yüzden şaşırmamak gerek. Bir yemek düşünün ki 'gerçekler' kadar tatsız olsun! İşte sevgili Ömer Seyfettin, sıradan bir şekilde anlatılabilecek bu cümleye etkileyici bir dokunuş yaparak böylesine derinlikli bir anlatım yapmayı başarıyor. Bu sarsıcı cümleyi okuduktan sonra düşüncelere daldım... ''Birçoğunuzun'' yapmadığı şeyi yaparak, sadece bu cümle üzerinde dakikalarca düşündüm... Bazen kısa bir söz, bizi tüm iliklerimize kadar sarsabilmeli ve dakikalarca düşündürebilmeli... Bu yüzden düşüncelere daldım. Düşünürken kendi kendime sorular soruyordum. Madem o yemekler 'hakikat' kadar tatsızdı... o halde onları yiyebilene aşk olsun! Ömer Seyfettin, bu cümleyi sarf ederek okuyucuyu çok iyi yerden yakalamıştı. Sadece yakalamamış, boğazına sarılmıştı! Cümleyi okurken adeta kapana kısıldığımı hissettim; çünkü mevzubahis 'hakikat' ti ve 'hakikat' insanı -çoğu zaman- boğucu kafeslerin içine sokar... Dostlarım! Sizlerin de çok iyi bildiği gibi 'hakikat' öylesine acıdır ki... arkamıza bile bakmadan bu yüzden ondan kaçıp dururuz! O, öyle acıdır ki, yalanlar ve diğer tüm sahtelikler bu yüzden -onun zehrinden ötürü- göz alıcı ve tatlıdır... Hayatı boyunca 'acıdan' kaçmaz mı insan? Yalanları bu yüzden sevmez mi: acıların üzerini örttüğü için? Gerçeklikten 'asırlar kadar' uzak olan her şey bu yüzden tatlıdır; bize acıları unutturduğu için... Öyküde başka bir cümle daha var: ''Ah, ne olurdu yine karanlık içinde yaşasa idim, oburluk cennetinin içinde...'' Bu cümle de oldukça manidardır. Öyküdeki karakterimiz 'gerçekleri duyduğu' ve 'aydınlandığı' için pişmanlık duyarak yukarıdaki sözleri sarf ediyor. Halbuki karanlıklar kötü değil midir? Bu cümleden de şunları anlıyoruz ki, insan gerçekten de bilgisizliği ve cahilliği, bilgiye ve aydınlanmaya tercih edebiliyor. Peki neden? Çünkü bilgiden uzaklık, acı ve mutsuzluk vermez... Cahil insan hep mutludur ve yaptığı her şeyden keyif alır. Peki ya 'bilge insan' öyle mi? O, ne yazık ki hep mutsuzdur. Bildikleri ağır gelir. İçi kan ağlayarak hayatına devam eder... İşte tam bu noktada bir soru geliyor aklıma: Peki hangisini tercih etmeli? Mutluluk dolu bir 'cahillik' mi? Yoksa mutsuzluk ve acılarla dolu bir 'bilgelik' mi? İnsan, ne olursa olsun bilgeliği seçmeli! Zaten hayat, biraz da bu değil midir: Bilgeliğe ulaşma çabası... Hayatın asıl amacı, birçoklarının sandığı gibi 'mutlu' olmak değildir. Eğer öyle olsaydı, yaşam çok basit olurdu. Fakat, içinde var olmaya çalıştığımız 'yaşam' o kadar basit değildir! Bu gerçeği çoğu zaman unuttuğumuz için hep mutluluğun peşinden koşmuyor muyuz zaten? Halbuki mutluluğun peşinden koşulmaz; onun ayağına gidilmez... İnsan, yüce işlerin peşinden koşarken mutluluğa rastlar sadece! Mutluluk, insanın peşinden koşmalıdır ve onun ayağına kadar gelmelidir. Bu gerçeği bilmeyen ya da önemsemeyen bir insan, hayatının sonuna kadar mutluluğun peşinden koşar; onu yakaladığını ve ona ulaştığını zannetse bile aslında ona hiçbir zaman yakın olamamıştır... O talihsiz insan, sadece mutluluğa yakın olduğunu 'sanmıştır,' hepsi bu! İncelemeyi, o meşhur 'masal' ile sonlandıralım: Vaktiyle kör bir şair varmış. Yetmiş seksen yaşına gelinceye kadar tabiatın o göremeyip tahayyül ettiği(hayal ettiği) güzelliklerine neşideler(övgüler) düzmüş. Bir gün bulunduğu şehirden bir hekim geçiyormuş. Onun gözünü açmış. İhtiyar şair zihninde o kadar yaldızlayıp da terennüm ettiği(şarkı söyler gibi mırıldandığı) güzelliklerin ''hakikatini'' görünce acı bir feryat koparmış: - Ah, benim hayalimdeki şiirler bunlar mıydı? | LOKANTA ESRARI-ÖMER SEYFETTİN |
Lokanta Esrarı
Lokanta EsrarıÖmer Seyfettin · Sel Yayıncılık · 042 okunma
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.