Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1378 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
83 günde okudu
İNSAN, DİNLER, TANRILAR VE TEVRAT-ZEBUR İLE İLGİLİ BİR İNCELEME
Son yıllardaki din ve dindarlık perdesi altında yapılan yağma talanın arkasından gelen ahlaki ve ekonomik çöküşün sebeplerini anlamak amacıyla Sümer, Babil, Mısır tarihi ve tanrılarını, Gılgamış, Herodot Tarih’i, Homeros’un İlyada’sı, İncil ve Tevrat-Zebur’u okudum. Kuran, hadis kitapları ve İmam-ı Gazali’nin İhya-u Ulumid-Din’iyse zaten çocukluğumdan beri okuyor, vaazlardan biliyordum. Öncelikle Tevrat’da anlatılan din anlayışıyla İslam kaynaklarının anlattığı din temelde örtüşmüyor. Zira burada Tanrı’dan bilgi akışını sağlayanlar peygamber diye anılmıyor “kâhin / bilici” diye anılıyorlar. Ana gaye de Yahudi toplumunu bir arada tutmak, bu sapkın, geçimsiz, topraksız ve aç toplumdan bir ulus oluşturmak. Tevrat’ın ise Babil sürgününden sonra Sümer, Babil, Mısır mitolojisinden uyarlandığı çok açık ve net. Tevrat sadece bir din, peygamber, vahiy kitabı değil, bir Yahudi tarih kitabı ve neyi, kimin ne zaman yazdığı dahi belirtilmiş. Ayrıca Yahudilik bir din olmakla birlikte, bir ırkın da adı ve onlar hiçbir şekilde bu ırktan olamayanları dinlerine, tapınaklarına kabul etmiyorlar. İşte bunun için bütün Yahudi erkeklerine ‘sünnet’ denen o vahşi, acımasız ve ilkel uygulamayı şart koşmuşlar ki, aralarına başkaları karışmasın. Fakat bunun da ötesinde Yahudiler tek Tanrıya değil, Sümer, Babil, Mısır ve Antik Yunan Tanrıları gibi pek çok tanrıya inanıyorlar. Hatta İsa bile havarilerine, “Kudüs ve Yahudiler dışında benim eğretilerimi - dinimi kimseye tebliğ etmeye çalışmayın” diyor. Bununla birlikte, tarih metodolojisine göre yazılmış bir kitap olmasa da, bütün noksanları, fazlalıkları ve hatlarına rağmen Tevrat’ı okumadan insanlık tarihi ve dinleri, anlamak, tanımak mümkün değil. Tavrat’da, beni hayretler içinde bırakan konular pek çok fakat bazıları var ki bunları izah etmek, anlamak çok zor. İlk olarak, burada Musa, Davud, Süleyman gibi pek çok krallar, ayrıca da tarih yazıcılar ve sayısız kâhinler var. Bu krallar Tevrat-Zebur’da lanetlenir, sapıklıkları, zalimlikleri, hırsızlıkları, yolsuzlukları bir bir sıralanırken bizim İslam kaynakları ve bizler neden bunları kutsallaştırmışız? Bunu anlayamadım. İkinci olarak da burada her ailenin ilk erkek evlatlarının Molek adlı Tanrı’ya kurban edilmesinin genel kaide olduğu görülürken İslam kaynakları neden bunu sadece İbrahim’e özgü bir durum olarak anlatır? Onu da anlamış değilim. Namaz, oruç, zekât, çok eşlilik, sünnet, isimlerimiz hepsi ama hepsi Yahudi gelenek, görenek ve dininden alınma olduğu bu kaynakta bu kadar açık ve net olduğu halde Yahudi karşıtlığı ve düşmanlığı neden kaynaklanıyor? Ve madem Musa, Davut, Süleyman bu kadar mübarek insanlardı, Hz. Muhammed’in peygamberliği Tevrat’da müjdeleniyordu, neden teslim olmuş ve elleri arkadan bağlı dokuz yüz Beni Kurayza erkeğini, Yahudi oldukları için boğazlayıp cesetlerini Medine pazarı kenarında kazılan hendeklere yuvarladık? Kadınlar ve çocukları ise köle ve cariye olarak Müslüman erkekler arasında paylaştırdık, Benî Kaynuka, Benî Nadîr Yahudilerinin mallarına el koyup, kendilerini sürgün ettik? Bütün dinler ve peygamberler 'dünyayı yoktan var eden, her şeye kadir Tanrı’nın kendi tanrıları olduğunu ve bu tanrının sonsuza kadar var olacağını, değişmeyeceğini' söyleseler de, dünya ve insanlık tarihiyle kıyaslandığında dinler ve tanrıların ömürlerinin aslında çok kısa olduğunu görürüz. Örneğin Antik Yunan, Roma, Mısır Tanrıları için yapılan tapınak ve sunakların yanında havra, kilise ve camiler pek gösterişsiz ve basit kalırlar. Tabi, bu kadar önem verilen dinler ve tanrıların bir süre sonra bu derecede itibarsızlaşması, hatta alay konusu oması bize bu gün yaşayan dinler ve mabetlerin de bir gün aynı akıbete uğramalarının kaçınılmaz olduğunu gösterir. Peki, bu tapınılan dinler ve tanrılar neden bir süre sonra anlamsızlaşıyor diye baktığımızda ruhban sınıfı ve iktidarların dinleri çıkar amaçlı kullanmalarının dinleri itibardan düşüren başlıca etken olduğu aşikâr. Örneğin kiliseyle iktidarların çıkar ortaklığı Engizisyon canavarını doğurmuş, bu da Hristiyanlığın itibar yitirmesine, sembolik hale dönüşmesine sebep olmuştur. Batı'da yaklaşık yüz elli yıldır Hristiyanlık, kiliseler ve papazlar alay konusudurlar. Ve kilse ile devlet birebirine karışmaz olunca Batı hukuk, bilim, sanat ve ahlakta sıçrama yapmıştır. Bu gün İslam ülkelerinden Batı’ya, ölümüne kaçışın temelinde de Allah adına, karar veren din adamı ile yolsuzluğa bulaşmış iktidarların ortaklığından kaynaklandığını bizzat yaşayarak görüyoruz. Dolayısıyla da İslam âlemindeki yolsuzluk, adaletsizlik ve ahlaki çöküntü İslam dinini de İslam öncesi Kâbe’de tapınılan ve “Allah’ın Kızları” adıyla anılan, Lat, Menat, Uzza ve baş tanrı Hubel’in akıbetine doğru hızla sürüklemektedir. SONUÇ OLARAK: Düşünen, yazan, okuyan ve düşündüklerini, bildiklerini gelecek nesillere de aktarabilen yegâne varlık olan ‘türümüz’ dünyada değişmez gerçeğin ‘ölüm’ olduğunu görüyor ve bunu kabullenmekte zorlanıyoruz. Dolayısıyla da, ölümün bir son olmadığına, bizi diriltecek bir Tanrı’nın varlığına inanmak her insanın hakkı ve buna da ihtiyacımız var. Fakat bir yaratıcının şefkatine sığınma ihtiyacımız bizi, halkı soyan zalim iktidarlar ve onlara biat eden din temsilcilerinin oyuncağı durumuna düşürmemeli. Gılgamış, İlyada, Tevrat-Zebur, İncil, Kur’an inançlarımıza kaynaklık ediyor olsa da, aslında bunların tümünün, güç ve iktidar mücadelesinde daima bir araç olarak kullanıldıklarını, halkı kandırma yöntemleri arasında “Allah” ile kandırmanın en kolay ve garantili yöntem olduğunu görüyoruz. Daha dün, denilecek kadar yakın bir zamana kadar, her kabile, her kent, her ailenin, ayrı ayrı binlerce Tanrı’sı varken Hz. Muhammed aracılığı ile türümüz çok Tanrı inanışından tek Tanrı inanışına yönelmiş görünüyor. Fakat türümüz, güç ve iktidar sahiplerine tapınmaktan, onları ilahlaştırmaktan, dinden menfaat temin edenlere fırsat tanımaktan da bir türlü yakasını kurtaramıyor. Umalım ki yakın gelecekte, dinler ve Tanrıların çıkar amaçlı kullanılmadığı, kula kulluğun olmadığı, dinlerin akıl, ahlak ve bilimin yerine konmadığı, din, dil, ırk ayrımının sona erdiği, her türlü düşüncenin özgürce ifade edilebildiği, mutlu ve huzurlu bir gelecek kurabilsin türümüz. Okuyarak kalın. TEVRAT’DAN BENİ DEHŞETE DÜŞÜREN ALINTILAR. İBRAHİM KARISINA: “FİRAVUN'A, ONUN KIZKARDEŞİYİM" DE, DEYİNCE... “İbrahim Mısır'a girince Mısırlar karısının çok güzel olduğunu fark ettiler. Kadını gören Firavun'un adamları, güzelliğini firavuna övdüler. Kadın saraya alındı, onun hatırı için firavun İbraihim'e iyi davrandı. İbrahim davar, sığır, erkek ve dişi eşek, erkek ve kadın köle, deve sahibi oldu.” (Sayfa 11) FİRAVUN İBRAHİM'İ ÇAĞIRTTI VE... "Nedir bana bu yaptığın?“ dedi. “Neden Sara'nın karın olduğunu söylemedin?" 'Niçin Sara kız kardeşimdir' diyerek onunla evlenmeme izin verdin? Al karını git!" Firavun İbrahim için adamlarına buyruk verdi. Böylece İbrahim'le karısını sahip olduğu her şeyle birlikte gönderdiler. (Sayfa 11) İBRAİHİM'İN YEĞENİ LUT VE KIZLARI... Ertesi gün büyük kız küçüğüne, "Dün gece babamla yattım" dedi. Bu gece de ona şarap içirelim soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat." O gece de babalarına şarap geçirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Böylece Lut'un iki kızı da öz babalarından hamile kaldılar. (Sayfa 18) İBRAHİM, BİR BAŞKA KRAL'A DA KARISINI İKRAM EDİYOR. İbrahim, karısı Sara için "Bu kadın kız kardeşimdir" dedi. Bunun üzerine Gerar Kralı Avimelek adam gönderip Sara'yı getirtti. Ama Tanrı gece düşünde Avimelek'e görünerek, "Bu kadını aldığın için öleceksin" dedi. Çünkü o evli bir kadın. Gerar Kralı Avimelek henüz Sara'ya dokunmamıştı. "Ya Rab" dedi. Suçsuz bir ulusu mu yok edeceksin? İbrahim'in kendisi bana 'bu kadın kız kardeşimdir' demedi mi? Kadın da İbrahim için, 'O kardeşimdir' dedi." (Sayfa 18) YAKUB'UN TANRI’YLA GÜREŞMESİ... Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti. Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı. Adam, "Bırak beni gün ağrıyor" dedi. Yakup, "Beni "Kutsamadıkça seni bırakmam" diye cevapladı. Adam, "Neden adımı soruyorsun?“ dedi. Sonra Yakub'u kutladı. Yakup, Tanrıyla yüz yüze görüştüm ama canım bağışlandı diyerek oraya Paniel adını verdi. (Sayfa 34) GELİNİ'Nİ HAMİLE BIRAKAN YAHUDA'NIN İCRAATLARI. Yaklaşık üç ay sonra Yahuda'ya, "Gelinin, Tamar zina etmş, şu anda hamile" diye haber verdiler. Yahuda, "Onu dışarıya çıkarıp yakın" dedi. Tamar dışarı çıkarılınca, kayınbabasına, "Ben bu eşyaların sahibinden hamile kaldım" diye haber gönderdi. "Lütfen şunlara bak! Bu mühür, kaytan, ve değnek kime ait?“ Yahuda, (kendine ait ) eşyaları tanıdı. (Sayfa 41) FİRAVUN YUSUF'A ŞÖYLE DEDİ: "Kardeşlerine de ki, 'Hayvanlarınızı yükleyip Kenan ülkesine gidin. Babanızı ve ailelerinizi buraya getirin. Size Mısır'ın en iyi topraklarını vereceğim. Ülkenin kaymağını yiyeceksiniz' 'Çocuklarınızla karılarınız için Mısır'dan arabalar alın, babanızla birlikte buraya gelin. Gözünüz arkada kalmasın. Çünkü Mısır'da ne varsa sizin olacak." (Sayfa 49) (Hani firavunlar çok zalimdi!) KENDİ KAVMİNİ KÖLELEŞTİREN PEYGAMBER! Mısırlıların hepsi tarlalarını sattılar, çünkü kıtlık onları buna zorluyordu. Toprakların tümü Firavun'un oldu. Yusuf Mısır'ın bir ucundan öbür ucuna kadar bütün halkı köleleştirdi. (Sayfa 51) TANRI'DAN MUSA'YA SOYGUN TALİMATI. "Halkımın Mısırlıların gözünde lütuf bulmasını sağlayacağım. Gittiğinizde eli boş gitmeyeceksiniz. Her kadın Mısırlı komşusundan ya da konuğundan altın ve gümüş takılar, giysiler isteyecek. Oğullarınızı, kızlarınızı bunlarla süsleyeceksiniz. Mısırlıları soyacaksınız." (Sayfa 59) MUSA YÜZÜNÜ KAPADI, ÇÜNKÜ TANRIYA BAKMAYA KORKUYORDU. Musa Tanrı Dağı'na, Horev'e vardı. Rab'bin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü. Musa baktı, çalı yanıyor ama tükenmiyor. "Çok garip" diye düşündü. “Gidip bir bakayım çalı neden tükenmiyor!“ Rab Tanrı Musa'nın yaklaştığını görünce çalının içinden "Musa Musa" diye seslendi. Musa, "Buyur" diye cevapladı. Tanrı, "Fazla yaklaşma" dedi. "Çarıklarını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsal topraktır. Ben babanın Tanrısı, İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakub'un tanrısıyım." (Sayfa 58) TANRI YAHUDİLERDEN KÂHİNLER KRALLIĞI KURACAKMIŞ! "Mısırlılara ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz. Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir. Siz benim için kâhinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız." (Sayfa 76) MUSA İLE TANRI'NIN SİNA DAĞI GÖRÜŞMESİ DEVAM EDİYOR! Boru sesi gitgide yükselince Musa konuştu ve Tanrı gök gürlemeleriyle onu cevapladı. Rab Sina Dağı'nın üzerine indi, Musa'yı Dağın tepesine çağırdı. Musa tepeye çıktı. Rab, "Aşağı inip halkı uyar" dedi. "Sakın beni görmek için sınırı geçmesinler, yoksa birçoğu ölür. Bana yaklaşan kâhinler de kendilerini kutsasınlar, yoksa onları şiddetle cezalandırırım." (Sayfa 76) MUSA İLE TANRI'NIN SİNA DAĞI BULUŞMASI! Derken, çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugâhta herkes titremeye başladı. Musa halkın Tanrı'yla görüşmek üzere ordugâhtan çıkmasına öncülük etti. Dağın eteğinde durdular. Sina Dağı'nın her yanından duman tütüyordu. Çünkü Rab dağın üstüne ateş içinde inmişti. Dağdan ocak dumanı gibi duman çıkıyor, bütün dağ şiddetle sarsılıyordu. (Sayfa 76) MUSA'NIN TANRI'SININ BUYRUKLARI!.. "Ürününüzü ve şıranızı sunmakta gecikmeyeceksiniz. İlk doğan oğullarınızı bana vereceksiniz. Öküzlerinize, davarınıza da aynı şeyi yapacaksınız. Yedi gün analarıyla kalacaklar, sekizinci gün onları bana vereceksiniz. Benim kutsal halkım olacaksınız. Bunun içindir ki, kırda parçalanmış hayvanların etini yemeyecek, köpeklerin önüne atacaksınız." (Sayfa 80) MUSA'NIN TANRISININ HEDİYE İSTEK LİSTESİ! "İsraillilere söyle, bana armağan getirsinler. Gönülden veren herkesin armağanını alın. Onlardan alacağınız armağanlar şunlardır: Altın, gümüş, tunç, lacivert, mor, kırmızı iplik, ince keten, keçi kılı, deri, kırmızı boyalı koç derisi, akasya ağacı, kandil için zeytinyağı, mesh yağıyla güzel kokulu buhur için baharat, baş kâhinin efoduyla göğüslüğü için oniks ve öbür kakma taşlar. Aralarında yaşamam için bana kutsal bir ev yapsınlar. Konutu ve eşyalarını sana göstereceğim, örneğe tıpatıp uygun yapın." (Sayfa 83) TANRI MUSA'DAN BİR DE ALTIN SANDIK İSTİYOR! "Akasya ağacından bir sandık yapsınlar. Boyu iki buçuk, eni ve yüksekliği birer buçuk arşın olsun. İçini de dışını da saf altınla kapla. Çevresine altın pervaz yap. Dört altın halka döküp dört ayağına tak. İkisi bir yanda ikisi öbür yanda olacak. Akasya ağacından sırıklar yapıp altınla kapla. Sandığın taşınması için sırıkları yanlardaki halkalara geçir, sırıklar sandığın halkalarında kalacak, çıkarılmayacak. Antlaşmanın taş levhalarını sana vereceğim, onları sandığın içine koy." (Sayfa 83) MUSA'NIN TANRI'SININ İSTEDİĞİ KIYAFET LİSTESİ! "Bana kâhinlik etmeleri için İsrailliler arasından ağabeyin Harun'u, oğulları Nadav, Avihu, Elazar ve İtamar'ı yanına al. Ağabeyin Harun'a görkem ve saygınlık kazandırmak için kutsal giysiler yap. Bilgelik verdiğim becerikli adamlara söyle, Harun'a giysi yapsınlar. Yapacakları giysiler: Göğüslük, efod, kaftan, nakışlı mintan, sarık, kuşak, altın sırma, lacivert, mor, kırmızı iplik, ince keten kullanacaklar." (Sayfa 85) TANRI MUSA'DAN BU DEFA DA KELLE BAŞI ALTIN İSTİYOR!.. İsraillilerin sayımını yaptığın zaman herkes canına karşılık bana bedel ödeyecektir. Öyle ki, sayım yapılırken başlarına bela gelmesin. Sayılan herkes armağan olarak bana yerin şekeli (5gr altın) verecektir. Sayılan yirmi yaşındaki ve daha yukarı yaştaki herkes bana armağan verecektir. (Sayfa 89) MUSA ŞÖYLE DEDİ!.. "İsrail'in Tanrı'sı Rab diyor ki, 'Herkes kılıcını kuşansın. Ordugâhta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün.' Levililer Musa'nın buyruğunu yerine getirdiler. O gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü. Musa, "Bu gün kendinizi Rab'be adamış oldunuz" dedi. Herkes öz oğluna, öz kardeşine düşman kesildiği için bugün Rab sizi kutsadı." (Sayfa 91) YOKSA MUSA FİRAVUNLAR'A MI ÖZENDİ? Antlaşma levhalarının bulunduğu çadır/konut için kullanılan malzeme miktarının tümü Musa'nın buyruğu uyarınca Kahin Harun oğlu İtamar'ın yönetimindeki Levililer tarafından kaydedildi ve bu tapınak için toplam: 830 kilo altın, 25 ton gümüş, 2.1 ton tunç kullanıldı. (Sayfa 98) MUSA'NIN TANRI ERKEK ÇOCUĞU KURBAN ETMEYİ YASAKLIYOR. "Adam çocuğunu Molek'e sunar da ülke halkı bunu görmezden gelir, onu öldürmezse, adama ve ailesine öfkeyle bakacağım. Hem onu, hem de bana ihanet edip onu izleyerek Molek'e tapanların hepsini halkımın arasından atacağım." (Sayfa 123) MUSA'NIN TANRI'SI YAHUDİLER'E, ARTIK BUNLARI YASAKLIYOR. "Biri başka birinin karısıyla, yani komşusunun karısıyla zina ederse hem kendisi, hem de zina ettiği kadın kesinlikle öldürülecektir. Babasının karısıyla yatan, babasının namusuna leke sürmüş olur, kisi de kesinlikle öldürülecektir. Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa kesinlikle öldürecekler. Bir adam hem bir kızla, hem de kızın annesiyle evlenirse, alçaklık etmiş olur. Aranızda böyle alçaklıklar olmasın diye üçü de yakılacaktır." (Sayfa 123) MUSA'NIN ARDINA DÜŞEN YAHUDİLER MISIR'I, FİRAVUN'U ÖZLÜYOR. "İsrailliler'de yine ağlayarak," Keşke yiyecek biraz et olsaydı!“ dediler. “Mısır'da parasız yediğimiz balıkları, salatalıkları, karpuzları, pırasaları, soğanları, sarımsakları hatırlıyoruz. Şimdiyse yemek yeme isteğimizi yitirdik. Şu man'dan başka hiçbir şey gördüğümüz yok." Man kişniş tohumu na benzerdi görünüşü reçine gibiydi. (Sayfa 149) YAHUDİ HALKI MUSA'NIN KENDİLERİNİ KANDIRDIĞINI ANLIYOR. O gece bütün topluluk yüksek esle bağrışıp ağladı. Bütün İsrail halkı Musa ile Harun'a karşı söylenmeye başladı. Onlara "Keşke Mısır'da ya da bu çölde ölseydik!" dediler. "Rab neden bizi bu ülkeye götürüyor? Kılıçtan geçirilelim diye mi? Karılarımız, çocuklarımız tutsak edilecek. Mısır'a dönmek bizim için daha iyi değil mi?" Sonra birbirlerine, "Kendimize bir önder seçip Mısır'a dönelim" dediler. Bunun üzerine Musa ile Harun İsrail topluluğunun önünde yüzüstü yere kapandılar. (Sayfa 152) EVET, MUSA YAHUDİ HALKINI NEDEN MISIR'DAN ÇIKARDI? Rab'in topluluğunu neden bu çöle getirdiniz? Biz de hayvanlarımız da ölelim diye mi? Neden bizi bu korkunç yere getirmek için Mısır'dan çıkardınız? Ne tahıl, ne incir, ne üzüm ne de nar var. Üstelik içecek su da yok! (Sayfa 160) BÜTÜN ERKEKLERİ KATLETTİKLEN MİDYANLILAR İÇİN MUSA ŞÖYLE DEDİ: "Bütün kadınları sağ mı bıraktınız" diye çıkıştı. "Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün, yalnız erkekle yatmamış genç kızları kendiniz için sağ bırakın." (Sayfa 174) MUSA'NIN MİDYAN KATLİAM VE YAĞMASINDAN ELE GEÇİRDİKLERİ: 675 bin davar, 72 bin sığır, 61 bin eşek, erkekle yatmamış 32 bin kız. (Sayfa 175) MİDYAN KATLİM VE YAĞMASINDAN MUSA'NIN PAYININ BİR KISMI: Musa'ya gidip, "Efendimiz yönetimimiz altındaki askerleri saydık, eksik yok" dediler. İşte ele geçirdiğimiz altın eşyaları, pazıbentleri, bilezikleri, yüzükleri, küpeleri, kolyeleri getirdik... Musa'yla kahin Elazar'ın binbaşı ve yüzbaşılardan alıp Rab'be armağan olarak sundukları altının toplam ağırlığı 16. 750 şekeldi. (190 kg) (Sayfa 175) MUSA VE YAHUDİLER'İN KATLİAM, YAĞMA TALANLARI Bütün kentlerini ele geçirdik. Hepsi altmış kentti: Bütün bu kentler yüksek surlarla, kapılarla, sürgülerle sağlamlaştırılmıştı. Surlarla çevrilmemiş birçok köy vardı. Heşbon Kralı Sihon'a yaptığımız gibi, her kenti, kadın-erkek ve çocuklarla birlikte, tümüyle yok ettik. Hayvanlara ve kentlerdeki mallara ise el koyduk. (Sayfa 186) TEVRAT VE MUSA'NIN EMİRLERİ... Düşmanlarınızla savaşa çıktığımızda, tutsaklar alır ve aralarında sevdiğiniz güzel bir kadın görürseniz, onu kendinize eş olarak alabilirsiniz. Onu evinize götürün, başını tıraş etsin, tırnaklarını kessin. Üzerinden tutsaklık giysilerini çıkarsın. Evinizde otursun, anne babası için bir ay yas tutsun, sonra kadını alan kişi onunla yatabilir. (Sayfa 206) MUSA'NIN EMİRLERİ: YARAMAZ ÇOCUKLARINIZI TAŞLAYARAK ÖLDÜRÜN. "Eğer bir adamın dik başlı, ana, babasının sözünü dinlemeyen bir oğlu varsa, annesi ile babası onu tutup kent kapısında görev yapanlara götürecekler. Onlara 'oğlumuz dik başlı, başkaldıran bir çocuktur. Sözümüzü dinlemiyor, savurgan ve içkicidir.' Bunun üzerine kentin bütün erkekleri onu taşlayarak öldürecekler." (Sayfa 206) MUSA VE TEVRAT'IN YASALARI... "Evlenen kızın erden olduğuna ilişkin bir delil bulunamazsa kızı baba evinin kapısına çıkaracaklar. Kent halkı taşlayarak kızı öldürecek." (Sayfa 207) YEŞU VE İSRAİLLİLERİN ERİHA KATLİAM VE YAĞMASI. Herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girdi. Böylece kenti ele geçirdiler. Kadın, erkek, genç, yaşlı, küçük ve büyükbaş hayvanlardan eşeklere dek kentte ne kadar canlı varsa hepsini kılıçtan geçirip yok ettiler,... ... Sonra kentin içindekilerle birlikte ateşe verdiler. Ancak altını ve gümüşü, tunç ve demir eşyayı Rab'bin tapınağının hazinesine koydular. (Sayfa 229) ŞİMON, "BU KEZ, FİLİSTİNLİLERE KÖTÜLÜK ETMEYE HAKKIM VAR" DEDİ. "Kıra çıkıp üç yüz çakal yakaladı. Sonra çakalları çifter çifter kuyruk kuyruğa bağladı. Kuyruklarının arasına da birer çıra sıkıştırdı. Çraları tutuşturup çakalları Filistinlilerin ekinlerinin arasına salıverdi. Böylece demetleri, ekinleri, bağları, zeytinlikleri yaktı. (Sayfa 269) ALLAH'LA KRAL AYNI KİŞİYDİ Allah'ın kendisi İsrail'in Kralı olarak bilinirdi. Halkın bir kral istemesi karşısında Rab yine de onlar için bir kral seçti. Ama gerçek şu ki, kral da halk da Tanrı'nın yönetimi altında yaşıyordu. (Sayfa 284) KAHİNLİK, PEYGAMBERLİĞE Mİ DÖNÜŞTÜ?.. "Eskiden İsrail'de biri Tanrı'ya bir şey sormak istediğinde 'Haydi biliciye gidelim' derdi. Çünkü bugün peygamber denilene o zaman kâhin - bilici denirdi." (Sayfa 2939 DAVUT ELİNİ DAĞARCIĞINA SOKUP BİR TAŞ ÇIKARDI, SAPANLA FIRLATTI. Taş, Filistli'nin alnına çarpıp saplandı. Filistli yüzükoyun yere düştü. Böylece Davut Filistnli Golyat'ı sapan ve taşla yendi. Elinde kılıç olmaksızın onu yere serdi. Sonra koşup üzerine çıktı. Golyat'ın kılıcını tutup kınından çektiği gibi onu öldürdü ve başını kesti. (Sayfa 305) İki yüz sünnet derisine kızını veren İsrail Kralı. Davut, kralın damadı olacağına sevindi. Tanınan süre dolmadan Davut'la adamları gidip iki yüz Filistli öldürdüler. Kralın damadı olabilmek için Davut öldürülen Filistinlilerin sünnet derilerini tam tamına getirip krala sundu. Sağul'da buna karşılık kızı Mikal'ı eş olarak ona verdi. (Sayfa 307) DAVUT PEYGAMBER!.. "Davut bir bölgeye saldırdığında kadın erkek demez, kimseyi sağ bırakmazdı. Yalnız davarları, sığırları, eşekleri, develeri ve giysileri alıp Akiş'e dönerdi."(Sayfa 317) RAB'BİN SANDIĞINI TAŞIYANLAR ALTI ADIM ATINCA... Davut, bir boğayla besili bir dana kurban etti. Keten efod kuşanmış Davut, Rab'binin önünde var gücüyle oynuyordu. Davut'la bütün İsrail halkı sevinç naraları ve boru sesi eşliğinde Rab'bin sandığını getiriyorlardı... Sağul'un kızı Mikal Pencereden baktı. Rab'bin önünde oynayıp zıplayan Kral Davut'u görünce, onu küçümsedi. (Sayfa 328) HAMİLE KALINCA KOCASINI ÖLDÜRTTÜĞÜ KADIN "Davut, bir akşamüstü sarayın damında gezinirken yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi. Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi. Adam, 'Kadın Eliam'ın kızı Hititli Uriya'nın karısı Bat-Şeva'dır' dedi. Davut, kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi. Kadın Davut'un yanına geldi, Davut aybaşı kirliliğinden yeni arınmış olan kadınla yattı. Sonra kadın evine döndü. Gebe kalan kadın Davut'a 'Gebe kaldım' diye haber gönderdi." (Sayfa 332) DAVUT'UN OĞLU AMMON'UN KIZKARDEŞİ TAMAR'A TECAVÜZÜ Tamar, "Hayır kardeşim, beni zorlama!" dedi. "İsrail'de böyle bir şey yapılmamalıdır! Bu iğrençliği yapma, sonra ben utancımı nasıl üstümden atarım? Sense İsrail'de alçak biri durumuna düşersin." Ne var ki, Ammon Tamar'ı dinlemek istemedi. Daha güçlü olduğu için onunla zorla yattı. (Sayfa 335) FIRAT'IN BATISINDAKİ BÜTÜN KRALLIKLARI SÜLEYMAN YÖNETİYORDU... Süleyman Mısır Firavun'un kızı ile evlendi. Böylece firavunla müttefik oldu. Süleyman'ın sarayının bir günlük yiyecek ihtiyacı şunlardı: On iki ton un, onu ahırda, yirmisi çayırda yetiştirilmiş otuz sığır, yüz koyun; ayrıca geyikler ceylanlar karacalar semiz kuşlar. (Sayfa 359) İLK YAHUDİ TAPINAĞI. İsrail halkı Mısır'dan çıktıktan 480 yıl sonra Süleyman krallığının dördüncü yılının ikinci ayı olan Ziv ayında Rab'bin tapınağının yapımına başlandı. Rab'bin antlaşma sandığının konacağı iç oda hazırlandı. Bu odanın içten içe uzunluğu genişliği ve yüksekliği dokuz metreydi. Süleyman odayı saf altınla kaplattı. Sunağı da sedir tahtalarla döşetti. Tapınağın içini saf altınla kaplattı, iç odanın önüne altın zincirler asıp orayı da altınla kaplattı. Böylece sunak dâhil tapınağın içini tamamen altınla kapatmış oldu. (Sayfa 361) SÜLEYMAN RAB'BİN GÖZÜNDE KÖTÜ OLANI YAPTI... Kral Süleyman Firavun'un kızının yanısıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu Saydalı, Hititli birçok yabancı kadın sevdi. Süleyman'ın kral kızlarından yediyüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrı'sı Rab'be adayan babası Davut gibi yaşamadı. Saydalıların tanrıçası Aşoret'e ve Ammonluların iğrenç ilahı Molek'e taptı. (Sayfa 369) HALKA ONAYLATILAN TAPINAK ANTLAŞMASI Toprağımızın ve meyve ağaçlarımızın ilk ürününü, ilk doğan çocuklarımızı, hayvanlarımızı, ilk doğan sığırlarımızı ve davarlarımızı, hamurlu yiyeceklerimizin, kaldırdığımız ürünlerin, bütün ağaçlarımızın meyvelerinin, yeni şarabımızın, zeytinyağımızın ilkini Tanrımız'ın Tapınağı'nın depolarına getirip kâhinlere vereceğiz. Toprağımızın ondalığını Levilere vereceğiz. Çünkü çalıştığımız bütün kentlerde ondalıkları onlar topluyor. (Sayfa 521)
Kutsal Kitap
Kutsal KitapKolektif · Kitabı Mukaddes Yayınları · 2016389 okunma
·
1.461 görüntüleme
Sibel okurunun profil resmi
Kitabi bitirdiğiniz halde inceleme yazisi yazmayacağinizi düşünmüstüm. Merakla yazmanizi bekliyordum aslinda. Siz okurken,hayret ve şaşkınlık içerisinde yaptığınız alıntıları okudum. Necip Mahfuz' un Cebelavi Sokağinin Çocuklari isimli kitabinda, Musa peygamberden başlayarak Hz. Muhammed' e kadar bazı peygamberleri işledigi, benzer bir anlatim görmüstüm.Dinler tarihini sembolik bir şekilde anlatiyordu.Temelde insanlarin karşılaştıkları zorluklar, zorbalıklar karşısında kendi özgür iradesini kullanmayıp, illa yolundan gidilecek bir kurtarici, lider arayisini sembolize etmis yazar. Tabiki burada sembolize edilen karakter, peygamberler. Hepsi kendi iclerinde toplumu refeha kavusturacak gecici çözümler üretmisler, yalniz insanoğlunun temel dayanağinin pozitif bilim olmasi gerektigini belirten yazarin insan karakterleri, kendi yararlarina olan kaçinilmaz tek kurtulus caresi olan pozitif bilimi, kendi elleriyle ıssız çöllerdeki kum yığınlarının altına gömmeyi tercih ettiler.Halbu ki pozitif bilim, tanrinin olmadigini, insanin hayatini devam ettirmek icin gerekli olan güç ve iradenin insanda varoluşsal bir kazanim olduğuna özellikle vurgu yapiyordu. Burada inanç olayı tamamen insanin hayatiyla ilgili yaptiği tercihlerin sonuçlarına katlanması zorunluluğunu, Tanriya yükleyerek sorumluluktan kurtulma olayı gibi. Okurken bende kendimi, bu güne kadar din adina ogrendiklerimi sorguladim. Kendi içinizde sorguladiginiz seylere aynen katiliyorum,çok güzel ifade etmissiniz.Ellerinize sağlik.Okurunuz bol olsun.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.