Gönderi

Yeryüzünde insanlığın yaratıldığı ve varoluş mücadelesi vererek dünya tarihinin yazıldığı günden beri var olmuştur Türk varlığı/Türklük. Daha doğrusu dünya tarihini Türkler yazmıştır. İlk düzenli orduyu Türkler kurmuştur, devlet nizamını Türkler oluşturmuştur. Kısaca dünya Türk varlığı ile şekillenmiştir. Bu yüzdendir ki biz Türkler için; Türk demek vatan demektir... Türk demek devlet demektir... Türk demek bayrak demektir... Vatan Türk için sıradan bir toprak parçası değildir. Bayrağımıza rengini veren al kanlarımızla sulanan ve yarınlara, evlatlarımıza miras bırakılacak, gerekirse uğrunda ölünecek bir topraktır vatan. Devlet ise kutsal bir varlıktır, Türk için her şeydir. Devleti kuran, Türklüğün maziden gelip geleceğe akan tarihi seyrinin, maddi manevi bütün değerlerini taşıyan ve bunları benimseyen fertlerin meydana getirdiği topluluğa Türk milleti denmiştir. Ve Türk milletini meydana getiren fertler tarafından, milli değerlerin layığı ile anlaşılıp benimsenmesiyle ortaya çıkan milli şuur, dış etkilere karşı daima duyarlı olmuştur. Kendisine yönelen tehdit ve tehlikeleri isabetle teşhis etmeyi kolaylıkla başarmıştır. Bu mili şuur, milletin bütün fertlerini kapsayan dayanışma ruhunu da güçlendirmiştir. Böylece birlikte yaşama iradesinin yaygınlaşması ve kuvvet kazanması sonucu oluşan düzenli sistem, Türk devlet yapısının belkemiğini teşkil etmektedir. Devlet anadır, devler babadır. Devlet doğurgandır, üretkendir. Devlet ailedir. Devlet kutsaldır. Devlet yapıcıdır, yıkıcı değildir. Devleti küçültmek, güçsüzleştirmek bir Türk için kabul edilmesi mümkün olmayacak bir davranıştır. Türk olmayı içlerine sindiremeyip de Türkiyelilik vurgusu yapanların anlayamadığı veya anlamak istemedikleri de işte bu gerçektir. Bu devlet nizamıdır ki ilk düzenli orduyu, Türk ordusunu yaratmışlar. Ve de cihan var oldukça, birilerinin gönlünden cumhuriyetin, devletin yıkılması özlemi geçse de Türk devleti yıkılmadan ayakta kalacaktır. Bayrak ise Türk için sıradan bir sembol değildir. Türk'ün bugünkü mevcudiyetini, atalarına borçlu olduğu, şehitlerimizin kanından rengini almış mukaddes bir emanettir bayrak. Türk bağımsızlığının sembolüdür. Devleti olmayan bir milletin ayakta durması mümkün değildir. Devletin sembolü milletin değerlerini belirleyen bayrağıdır. Türkiye Cumhuriyeti diye anılan kutsal Türk Devleti bütün bu özellikleri sinesinde toparlamış bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, banisi rahmetle andığımız büyük Atatürk, Türk ismiyle anılan bu cumhuriyetin sonsuza kadar yaşaması iradesini ortaya koyarken, Türkçülük ruhundan güç almıştır. Ve Türkçülüğün fikir babalarından yine rahmetle andığımız Ziya Gökalp ve biz Türkçülerin atası Nihal Atsız bu bütünlüğü sağlayan Türkçülük ateşini canlı tutmuş ve harlayarak günümüze taşımışlardır. Türkçülük, Türk milletini yükseltmek ve ileri seviyelere taşımaktır diye kısaca tanımlanabilir. Büyük Atatürk'ün konuşmalarında değindiği “Muasır medeniyete Türk milletinin ulaşmasına” amir hüküm, söylem ve tavsiyeleri; Ziya Gökalp'in fikirlerinden istifade ederek ve bir milli ülkü etrafında bütünleşen Türk milletinin milli şuurla mücehhez cumhuriyetine sahip çıkması dileği ve Atsız Ata'nın daha katı kurallarla sınırladığı bir Türkçülük fikri ile pekişmiştir. Ülkü devi Atsız kılıç gibi keskin tavizsiz yazılarında Türk milli varlığını, ülküsünü, Turan idealini dile getirirken okuyanların ve onu tanıma gayretinde olanların gözünde çok sert, tavizsiz, hırçın, kavgacı bir adam intibaı uyandırmış olabilir; gerçekte ise Atsız hiçbirimizden farkı olmayan sıradan bir insan olarak, mütevazı bir şekilde hayatını sürdürmüştür. Atsız'ı yakından tanıma şansına sahip olanların bunun aksini savunanı olamamıştır. Laubaliliğe kaçmayan, şakacı, bir çocuk gibi sırasında yakın arkadaşlarına takılabilen, bazı konularda dalga geçip espri üreten; duygu ve düşüncelerini mektuplaştığı dostlar ile samimiyetle paylaşıp, dertleşebilen sıradan, mütevazı ama her şeye rağmen prensiplerine sıkı sıkıya bağlı bir kişilik. Keyfi yerinde olduğu zaman, yakın meclisine girme ve onun samimiyetini bilen dostlarına hitabında ifade ettiği: - “Amcalar ne diyorsunuz bu konuda?” - “Amcalar hadi gelin bakalım!..” ifadeleri hala kulaklarımızda çınlamaktadır. Atsız’ın “amca” veya “amcalar” hitabı biz Türkçüler arasında çok tutulmuş ve benimsenmiştir. “Amca” hitabını, kendi yaşıtlarına olduğu kadar kendinden yaşça küçük evladı yaşındaki kişilere de kullanmıştır. Atsız'ın kullandığı amca hitabına mazhar olabilenler, bu hitabın kendilerinin Atsız'ca takdir edilip benimsendiklerine ait bir sevgi nişanesi olduğunu idrak etmişlerdir. Bugün dahi Türkçüler arasında “amca, amcalar” hitabı benimsenerek kullanılmaktadır. Elinizde bulunan eser bir çalışma sonucu Atsız'ın yakın dostlarına, dost bildiklerine hitaben yazılmış bazı özel mektupların, karşılıklı yazışmaların derlemesidir. Kısa ve öz ifadelerle o günün şartları içerisine karşılıklı dertleşmeler, haberleşmelerdir. Bu özel mektuplar, hayatta bulunan muhatapları veya onların varislerince bizlere iletilmişlerdir. Bizler de siz aziz dostlarımız değerli Türkçülerin; günübirlik sıkıntıları, üzüntüleri birbirleriyle haberleşip dertleşerek geçiştirebilen büyüklerimizi başka bir yakın açıdan değerlendirebilmeniz amacıyla sizlerle paylaşmak istedik. Bugün, Türkçülük mücadelesine sahip çıkan, kalpleri Türkçülük ateşiyle yanıp tutuşan binlerce gencimiz bilgiye susamış bir şekilde geçmişi öğrenmek, davaya sahip çıkmak gayreti içerisinde yüzlerce gurup oluşturmuş olarak bu fikir mücadelesine aktif katılmaktadır. Zaman Zaman bu yoldaki gayretlerini ve gençlik ateşiyle Türkçülük fikrini benimseyip sahiplenmeleri bizleri 1960'lı yıllara götürüyor ve gururlandırıyor. Türkçüler Derneği'nde yaktığımız Türkçülük meşalesinin sönmediğini ve genç nesilde emin ellere bu meşalenin geçmekte olduğunu görüyoruz ve huzur duyuyoruz. Genç nesil biz Türkçülerin geleceği ve istikbalidir. Büyük Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliği ve Atsız Ata'nın yaktığı Türkçülük meşalesini taşıyan işte bu gençliktir. Bu gençliğin fikirde, sporda, siyasette hâkim unsur olarak davayı kucaklaması, sessiz derin çalışmalar ile netice alması bizleri mutlu ediyor ve başarılarının devamlı olmasını diliyoruz. Elinizdeki mektup derlemeleri kendisini tanıdığımda gözlerindeki Türkçülük aşkını, ateşini gördüğüm Serkan Akgöz evladımızın sessiz sedasız şahsi çabaları sonucu elde ettiği belgeleri (mektup ve notları) derlemesi ile ortaya çıkmıştır. O ateşi zamanında fark ettiğim ve yanılmadığım için şu anda çok mutluyum. Kendisinden, bu konuda ileride daha başarılı çalışmalara imza atacağına olan kanaatim, özellikle kendisini Orkun Vakfımız bünyesindeki çalışma ve gayretlerinden de yakinen izleyebildiğim için çalışmasına önsöz yazma talebini zevkle yerine getirmeye çalıştım. Başarı dileklerimle!.. Yakan Cumalıoğlu Orkun Vakfı Başkanı 26.11.2020
·
153 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.