Bu ay, benzerini dünya tarihinin yazmadığı ve belki de yazamayacağı 1919 yılında
başlayan bu mücadelenin yıldönümündeyiz. Üzerinden geçen 103 yılın sonunda; aynı
topraklarda, aynı sınırlar içinde, aynı milletiz. Ve her birimiz, bu mücadelenin getirdiği
kazançları sonsuza kadar korumakla görevli neferler olduğumuzu iyi biliriz.
Misal diyelim, padişahımız attığı adımlarla tüm huzurumuzu toplamış ve işgalci güçle-
re teslim etmiş olsun. Temel özgürlük ve haklarımızdan mahrum bırakılmış, yoksullu-
ğun getirdiği sıkıntılarla yıpranmışız var sayalım. Bu durumda bir mücadelenin başlan-
gıcından geleceğe doğru bakarsak, sizce gelecek karanlık mı? Bence değil. Hemen her
millet için karanlık olabilir ama bizim için değil.
Çünkü bizim Atatürk’ümüz var. Bir gün içine düşebileceğimiz durumları görerek orta-
ya koyduğu, ne zaman başımız sıkışsa başvurabileceğimiz çözümcül ve geçerli fikirleri
var. Üzerinden bir değil bin yüzyıl da geçmiş olsa; doğru, adil ve hakkaniyetli bildi-
ğimiz yoldaki mücadelemiz için muhtaç olduğumuz kudretin, damarlarımızdaki asil
kanda mevcut olduğunu hatırlatanımız var. Gelecek karanlık değil, çünkü ufuğa baktı-
ğımızda onun yaktığı ve hiç sönmeyecek bir ışık var.
Sözün özü; yok öyle umutları yitirip gurbetlerde savrulmak, seneye yeniden kazanıla-
cak bir zafer var.