Atacama Çölü'nde gizli kalmış bir çark, üç ülke ve üç ayrı mekân ve bunun daha da öncesi. Atalarının gen yapısının bozulmadığı, Babil'den hatta tufandan öncesine götürecek bütün sırların anahtarı bilinmeyen dördüncü ülke ve dördüncü mekân..
Bunu ancak bir kişi başarabilirdi, esmer yerli halktan doğan tanrının ruhundan parça taşıyan sarışın kız çocuk ! Bu kutsal sayılan görev için kutsanan kehanetin gerçek sahibi.
Mollaosmanoğlu sadece bedeni değil ruhu da yok eden silah ' Çark ' ile kurguladığı kitabı dünyanın sonunun getirilmesi planlanan bir entrikada bizleri Türkiye 'den Şili 'ye uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.
Beklenen kehanetin bütün izlerini taşıyan karekterimizin geleceği sıradan bir dergide yer alan Akdeniz 'deki 'ev' in kendine hiç yabancı gelmemesiyle başlıyor. Bilinçaltında bir yerlerde ruhunu yakaladığı resimde ki ev artık onun kaderini oluşturacağından henüz haberdar değildir. Hayatına yapılan müdaheleler sonucu gizemli eve yapacağı yolculukta Şili'nin Antofagasta kentinde kesişen üç ayrı mekâna ait üç ülke arasında yapacağı seyahatte ülkenin birisi geçmişten diğeri ise kendi yaşadığı dönemdedir. Sadece Dolunay gecelerinin şahit olduğu Şili, Mu Kıtası ve Türkiye arası yapılan insan üstü yolculukta yeni filizlenmeye başlayan bir aşk en masum haliyle yaşanırken diğer tarafta hayatın gerçekleriyle erken yüzleşen diğer karekterimizin hayatına doğru bakışlarımızı çeviriyoruz. Türkiye'de bir sahil kasabasında yaşayan karakterimizin ailesi sebebini henüz bilmediğimiz bi nedenle ülkeden ayrılırken katledilmeleri ve tüm bu yaşananlara şahit olmak zorunda kalan karekter; ülkede askeri darbe yaşanırken bir teröristle evini paylaşmak zorunda kalır. Ve kader karşısına kendisi ile aynı alın yazısını paylaşan Şili'li kızı çıkarınca hayatına dahil olan kısmetlerine daha çok sarılır. Birine duyduğu güven ona güç verirken diğeri de adı aşk olarak hayatına dahil olur. Atacama Çölü 'nde Çark 'ın kilitlerini açmak için bir yolculuğa çıkan genç karekterler biz okurlarında dahil olduğu heyecan dolu yolculuk serüveninde gerilimi iliklerimize kadar hissettirecek. Kitabı bitiren bazı okurların (buraya kendimi de dahil ederek ) her dolunayda saat on ikiyi gösterirken aynı kordinatta kesişen mekânların etkisinden kolay kolay kurtulamayacakları bir eserle tanıştıktan sonra savaştan yorgun çıkmış bir asker gibi uzun süre bunu beynimizin bir yerlerinde yaşıyor olacağız. Kitabı okurken bir çok yerde yazarın yaptığı detaylı araştırmalardan yola çıkarak kurguladığı kitabın da bazı konularda gerçeklik payının olması bizlere -acaba ? dedirtiyor. Hikâyede okuyucu ile arasında duygusal bağ oluşan gizemli beş çocuğun kapalı kilitlerin açılmasında ki yardımları sonunda 2500 yıla ait karanlık bir dönemden aydınlık bir dünyaya ulaşan huzurlu ruhların olduğu bir dünyanın varsayıldığı yaşama kapılar açılacak mı? Yıkılan uygarlıklar tekrar ruhuna kavuşabilecek mi? Uygarlığın ruhunu taşıdığını düşünenler bunu bir şekilde başarabiliyorlar mı? Bozulan dünyanın dengeleriyle bir dönemin bittiği ve Semavi Dinler Çağının başladığı bir dönemi daha yok etmeyi planlayan güçler peki Aryan Çağını başlatabilecekler mi?
Ve sırlar!
Dünya yıkıma doğru giderken bu âna dahil olan okurları bekleyen ihanet benim aslında aklıma gelmişti ama dedirtecek bir kurgu. Anlayamadığımız, idrak etmekte zorlandığımız paranormal olaylar ve bilmek istediğimiz olayların cevaplarının yine kehanetin tüm izlerini taşıyan kızda bulmamız. Kısaca konuya dahil olunca her ne kadar huzursuz olsak da doğru yolda anlam bulmaya başlayan tüm gerçeklerle yol aldığımız kitap sayesinde temsil ettiğimiz zihniyetin aslında bir önemi olmadığını asıl olanın hepimizin bir olduğu gerçeği. Insanları etnik kimlikleriyle değil karakterleriyle değerlendirdiğimiz bir dünya ve bu dünya üzerinde yaşayan herkesin eşit haklara sahip olduğunu anladığımız gün bir ülkeyi parçalayıp yok etmeninde zor olacağını anlamış olacagız belki de.
"Sıfat, yaradılış nedeninden daha önde nasıl olabilir?" diye vurucu alıntılarla okuruna fikirler sunan yazar 'Çark' kitabıyla bunu en güzel şekilde ifade ederek başarılı bir şekilde okura sunmuş. Büyük bir heyecanla okuyup hemen bitsin istemediğim bir kitap olarak bende iz bırakanlar arasına girerken buruk bir şekilde vedalaştığım eserde, tüm dünya toplumlarının gerçeklerine değininen yazar bunu ustaca dile getirmiş olmasından dolayı tebrik ediyorum. Kitap listelerinize eklemenizi tavsiye edeceğim bir Mollaosmanoğlu kitabını daha önerirken okuduktan sonra yazarın diğer kitapları ile tanışmak isteyeceğinizin garantisini şimdiden verebilirim. Yazara bol okurlu günler dileyerek kitaptan bir alıntı ile incelememi bitirmek istiyorum.
"Allah'ın çok mutsuz olması gerektiğini söylerdi. Çünkü dünyayı insanların huzur içinde yaşayabilecekleri güzel bir yer olarak yaratmış fakat tanrılar insanları kutuplaştırmış ve birbirlerine düşürmüş. Kötülükler böylece ortaya çıkmış."