Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ey kafkas dağlarında zincire vurulan ateş tanrısı! daha önce yeryüzüne hakim olan genel karanlık ve korkunç kışta siyah çadırın altında, söyleyemiyordum, sürüngenler, hatta kuşlar ve balıklar bile beni tanımıyordu, onlara asla özümü anlatmıyordum, onları konuşuyordum, onların dediğini diyordum, her muhatabın gözünde cehaletin çirkin ve ölü ışığını görüyordum. sözlerim karşısında gözleri koyunun kesilmiş kellesindeki gözler gibi bana bakıyordu. dudakları devenin yanakları gibi asılmıştı, mecburen veya acı çekerek susuyordum veya boş yere çaba gösteriyordum, sonunda kendi kendime yalnızlık, yabancılık ve uzaklık hissine kapılıyordum, her gün daha çok dışarıdan kaçıyordum, kendimde sürünüyordum, şimdi ateşim var. şimdi sen ey kafkas dağlarında zincire vurulan, bana ateş hediye eden aziz esir, beni nerelere kadar sürdüğünü ne bileceksin? ben buradayım ve oraya gideceğim. ne olacak, neler yaratacağım, nereden bilebilirsin? bu toprakların üzerinde zulmete alışan, soğuğa alışan varlıklarla nasıl yapacağım? nasıl yaşayacağım? neler konuşacağım? olmaklar... ateşin aydınlığında kendimi yalnız hissetiğimi, ateşinin aydınlattığı yeryüzünde kendimi daha çirkin gördüğümü, daha garip bulduğumu kime söyleyebilirim? senin ateşinin aydınlattığı çehreler daha korkunç, daha cahil ve düşman... adeta hepsi kudurmuş, kurtlar, koyun sürüleri, tilkiler, çakallar, domuzlar, fareler, karıncalar, kargalar, leş yiyicileri, sırtlanlar, inekler ve yük taşıyan eşekler vs. ki en büyükleri devedir...
Sayfa 418
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.