Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

110 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitledeki Bireyin Psikolojisi
İnsan mutlak özgür olduğunu sanır, özgürdür de ancak mutlak özgür değildir, özgürlüğünü kazanması gerekir. Birey kendini toplumsal koşullardan, ötekinin belirlemelerinden ne kadar uzak tutmak isterse istesin, tek bir ortak yaşam-alanı (dünya) olduğu için, yaşadığı sürece onlarla yaşamaya ve bağlantıda kalmaya mecburdur: belirlenimlerden muaf tutamaz kendini. Örneğin Türkiye’de yaşayan ortalama bir genci ele alalım, ismi Türkan olsun. Türkan bundan birkaç yıl evvel kafasında Paris tatili hayalleri ve planları kurarken, pek de kendinden kaynaklanmayan ekonomik nedenlerden ötürü artık Paris’e dair ne bir hayali ne de planı kalmıştır. Yönetenlerinin iş-bilmezliğinden ötürü hayallerinden olan Türkan kendince iş aramaya koyulduğunda bir şok da cinsiyet ayrımcılığından gelir. Kadın olduğu için dışlanan, iktidarın boktan politikalarından dolayı gitgide yoksullaşan, üstelik ülkedeki cinayet haberlerini gördükçe güvenliğinin de tehlikede olduğunu hisseden Türkan, soluğu bir çırpıda farklı bir ülkede alır (bu da kolay değildir ya neyse). Hiç sevmediği bir ortamda, hiç sevmediği bir işte, asgari ücrete çalışan Türkan, nereden kaçsa orası devlette olduğu için, kendinden kaynaklanmayan bir nedenden dolayı, örneğin sadece Türk olduğu için dışlanmaktadır. Mutsuzdur ve intihar eder. Geride kalanlar da “elendi aptal” diyerek kıs kıs güler ardından. Freud da birey-toplum bağıntısından haberdar olacak ki, kitle psikolojisi için en eski insan psikolojisi der ve özellikle Le Bon’un ve McDougall’ın fikirleri üzerinden kitle psikolojisini incelemeye girişir. Le Bon’a göre bireyler biraraya gelip kolektif ruhu (kitle) oluşturduğunda, artık başka türlü düşünmeye ve eylemeye başlarlar. Bu değişimin derecesi saptansa da değişimin nedenlerini saptamak zordur. Bireyi barbarlaştıran kitlede ne kuşku ne de belirsizlik vardır. McDougall’a göre ise birey bir kitleye dahil olarak içindeki yalıtılmışlık duygusunu eritir ve bu ona haz verir. İnsan psikolojisine açıklık getirmek için kitle psikolojisini inceleyen Freud, kitle psikolojisine açıklık getirmek için yine libido (Eros) terimini kullanır. Freud’a göre tarihte sevgiyi (Eros) geniş anlamda kullanan büyük insanlar vardır Platon ve Paulus gibi. Ancak onların demek istedikleri maalesef insanlar tarafından doğru anlaşılamamıştır. İleri derece örgütlenmiş yapay kitlelere örnek olarak dini cemaati ve orduyu inceleyen Freud, kitleye dahil insanların; Başkomutanın ve İsa’nın kitlenin bütün bireylerini baba sevgisiyle kolladığına inandığına ve kitlede bütün insanları eşit sevdiğine inandığına dikkat çeker. “Biz bir aileyiz” söylemiyle kitlenin bir-aradalığı güçlendirilir. Kitle ve önder arasındaki bağlılık libido bağlılığıdır. Freud’un bir başka tanımına göre kitle, tek ve aynı objeyi ben ideali yerine geçiren ve dolayısıyla kendi benlerinde birbiriyle özdeşleşen bireyler topluluğudur. Tek ve aynı objeye örnek olarak birlikte yenilen ortak bir yemek veya Madımak katliamındaki gibi ortak bir dini inanç verilebilir. Özdeşleşme ise Ödipus kompleksinin gelişiminde rol oynayan bir faktördür. Örneğin özdeşleşme sonucunda anne çocuğun gözünde bir cinsel objeye dönüşür, çocuk babayla özdeşleşir. İlk durumda baba gibi olmak isteyen çocuk, ikinci durumda babasını ele geçirmek ister. Çocuk buluğ çağına vardığında, kendinde cinsel istek uyandırmayan kadınlara karşı romantik bir sevgi beslerken; sevmediği, küçümsediği ve hatta nefret ettiği kadınlar karşısında ise cinsel gücüne kavuşur. Ancak bu zıtlık ileriki dönemlerde dengelenir ve orta-yol bulunur. Yaşını ilerlemesiyle birlikte çocuğun zihninde bir ben ideali oluşmaya başlar. Ben ideali ve ben arasındaki karşıtlık, zıtlık, anlaşmazlık onda birtakım melankolilerin ve maninin görülmesine sebep olur. Ben, ben idealini kontrolü altına aldığında, ben idealini gevşetip çözdüğünde melankoli yerini maniye bırakır; şayet ben ideali ben’e baskın gelirse o kendisine yersiz haksızlıklar ve küçültmeleri layık görecek, böylece melankoli başlayacaktır. Görüldüğü üzere psikanalizin temel terimi ve odak noktası libido. Libido demişken, Freud’un libido derken ne kastettiğinden bahsedeyim. Freud, libidonun temelinde cinsel arzunun olduğunu söyler fakat libido sadece cinsel arzudan ibaret değildir: içinde tüm arzuları, Erosları barındıran yaşama sevgisi veya yaşama içgüdüsüdür. Psikanaliz artık insanlara (ve bana da) pek inandırıcı gelmiyor, eski gücünü kaybetti. Ancak insanın sevgi/mutluluk/haz peşinde koştuğuna, bu koşunun bencil bir koşu olduğuna ve ayrıca insanın irrasyonel taraflarının da olduğuna ve hatta irrasyonel taraflarının daha belirleyici olduğuna dair vurgusu hâlâ önemini korumakta. Aslında bunlar Freud’dan çok daha önce de bilinen, söylenen, yazılan şeylerdi ancak Freud görece daha sistemli ve bütünlükçü bir biçimde işlediği için bu konuların daha çok konuşulmasına vesile oldu. Psikanaliz yukarıda söylediğim nedenden dolayı benim için hâlâ değerli. Ancak bazen kişinin geçmişine (ilk altı yaşına özellikle) çok fazla odaklandığı için bugünü kaçırdığını düşünüyorum. Bu nedenle varoluşçu psikoterapi pek çok bakımdan bugün daha işlevsel olabilir. Elli liralık bir psikanalize giderseniz şöyle bir diyalog geçebilir aranızda: - Virüsü başkalarına bulaştırmaktan çok korkuyorum. + Virüsü başkalarına bulaştırma isteğinize karşı direnç gösterdiğiniz için bu size korku olarak yansıyor. - Hayır, başkalarına neden bulaştırmak isteyeyim ki? + Ben orasını bilmem, istiyorsunuz işte. - Hayır. +Evet. İstiyorsunuz. - Hayır…
Kitle Psikolojisi
Kitle PsikolojisiSigmund Freud · Cem Yayınevi · 20183,345 okunma
··
1.539 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.