Kaoru, Paris'te çevirmen ve koordinatör olarak çalışan bir genç kızdır. Ressam abisi Tetsuro, Endonezya'da uyuşturucu kaçakçısı olarak tutuklanınca onu kurtarmak için önce Japonya sonra Endenozya 'ya gider. Endonezya'da işler biraz farklı yürümektedir. Kaoru ,burada farklı deneyimler yaşar. Aslında kendisi bir Japon olarak doğuyu ve doğu kültürünü sevmemektedir.Ressam Tetsuro ise tam tersi zamanının büyük bölümünü Güneydoğu Asya ülkelerinde geçirmektedir. Burada yazar iki kardeşi karşılaştırarak dogu-bati farkını da ortaya koyar.
Roman boyunca anlatıcı sürekli değişir. Kaoru bölümlerinde ben anlatıcı varken Tetsuro bölümlerinde anlatıcı değişir. Uyuşturucunun etkisindeki Tetsuro ile arınmış Tetsuro'da anlatıcı farklıdır. Uyuşturucunun etkisi altında iken kendi bedeninden ayrılır ve "sen" dili ile konuşur. Bu bölümler çok etkileyiciydi.
Roman boyunca Kaoru anısını kurtarmak için mücadele ederken Tetsuro uyuşturucuya nasıl başladığını anlatır. Oradaki dinamikler çok farklıdır. Hem yaşadığı kötü bir olay hem de yanlış zamanda yanlış yerde olması durumları epey bir zora sokar. Burada aslında ne istediğin ve "irade"devreye girer.
Yazarın betimlemeleri çok güzeldi. Sanki Tetsuro resim yaparak o betimlemeleri canlandırmış gibiydi. Resim sanatı hakkında da bolca bilgi,fikir vardı.
Ancak bazı bölümlerin biraz fazla uzatıldığını, cok ayrıntıya girildiğini düşündüm okurken. Bunu ahlakçı bir bakış acısıyla değil,gereksiz bulduğum için söylüyorum.
Kitabın adı ise Tetsuro'nun yaptığı bir resmin adı. Kaoru'yu küçükken elinde bir çiçek saksisiyla çizmiş ve bu resim çok ünlü olmuştur.
Yıllar sonra ise Kaoru abisine çiçek değil ama hayatı adına daha büyük şeyler verir.