Gönderi

Pazartesi sendromunun anatomisi
Örneğin, çoğu insan, her gün, sadece maaş alacağı günün uğruna işe gider. Yaptığı işten alacağı para onun için önemlidir. Bu insanlar cumartesi ve pazarı iple çeker. Bir ödül için çalışırlar ve bunun sonucunda işlerinden zevk almazlar. Mümkün olduğunca az şey yaparak ödülü almak isterler. Bu da işlerini iyice zorlaştırır ve yapabileceklerinin en iyisini yapmanın hazzını asla yaşayamazlar. Bu insanlar hafta boyunca çok çalışır ve yaptıkları işi sevmeden yaparlar. Harekete geçmek zorunda kaldıklarında kımıldar, bundan bir zevk almaz, ama yapmak zorunda olduklarını hissederler. Çalışmak zorundadırlar, çünkü kirayı ödemek ve ailelerini geçindirmek zorundadırlar. Böylesine bir doyumsuzluk içinde maaşlarını aldıklarında da mutlu olamazlar. İki günlük dinlenme zamanları vardır. Bu iki günde istediklerini yapabilirler; ama ne yaparlar dersiniz? Kaçmaya çalışırlar. İçki içip kendilerini uyuştururlar, çünkü kendilerini sevmezler. Hayatlarını sevmezler. Kendimizi sevmediğimizde kendimizi cezalandırmanın, duygularımızı uyuşturmanın değişik yolları vardır. Öte yandan, bir ödül beklentisi olmaksızın, yaptığımız her şeyin hakkını verirsek, her aksiyondan haz aldığımızı da fark ederiz. Ödül yine gelir siz ödüle bağımlı olmazsınız. Hatta bir beklentiniz olmadığında ödül fazlasıyla gelir. Yaptığımız işten zevk aldığımızda, daima yapabileceğimizin en iyisini yaptığımızda hayattan gerçekten zevk alırız. Eğleniriz, can sıkıntısı ve çaresizlik hissetmeyiz.
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.