Gönderi

VESİKALI ROMANINDAN ALINTI
( Yazar Ayça Öztorun’un yazdığı Vesikalı romanından alıntı. ) Gözlerinden yaşlar süzüldü. Titreyen ellerini kavuşturdu. Pencereye doğru yaklaştı. Yaşlı bitkin bedeni sanki bin asır yaşamış, sınanmış ve hapsolmuş gibiydi. Prangalarından boşansa, dolu dizgin yağan yağmurla birlikte bu dünyanın kirli esaretinden arınıp durulucak, sel olup sonsuza karışacaktı. ‘Bir daha dünyaya gel deseler...’ dedi sessizce... Burası sadece ilizyondan ibaret! Şapkadan güvercin olarak çıkacaksın, hokkabazın elinde oyuncak olacaksın. Dünya içi tehlike dolu yuvarlak bir şapka! diye söylendi. Tövbe, dedi tövbe bir daha dünyaya gelmek mi? Kadının düşünceli hali Dicle’nin dikkatini çekti. Yanına yaklaştı ve onunla birlikte sessizce yağan yağmuru izledi. Bir süre sonra “iyi misin” diye sordu. Odada uzun bir süre sessizlik oldu. Kadın şiddetlenen yağmurun pencereye savruluşunu izlerken tıpkı kederi anlatan bir kadın tablosu gibiydi. Mona Lisa gibi gizemli, nereye baktığı bilinmeyen... Kadın, Dicle’yle göz göze geldi. Göğsü inip inip kalkıyordu. Boğazına gözyaşı yumruk gibi oturmuş, çenesi titriyordu. “Her insanın kendine baktığı bir aynası olurmuş da, yanıbaşındaki insanı gözleyecek ve anlayacak bir penceresi olmazmış. İşte o pencere iki tane olup, bir kendine, bir de başkasının ruhuna açılsaymış, güneşin kalbine doğmaması imkansız olurmuş. Benim pencerelerim oldu da gözü arkada kalacak insanım olmadı. Bana kucak açan saygısını ve şefkatini esirgemeyenin saçını okşamaya cesaret ettiğim elim oldu da, o saçı esirgemeyip önüme serenim olmadı. İnsana dair fedakârlığımı, elimdeki nasırla mayalayan insan oldum da, bunları yok sayıp, bu yaşta bile sevgiye muhtaçken yüzüme bakanım olmadı. Ne yaşamışım ki dedirtir bazen hayat, geçip giden zamanlarda!” diyebildi... Dicle; yıllarca bir köle gibi satılan bu kadının örselenmiş ve miadı dolmuş bedeninin titrediğini, ruhunun hazan yaprağı gibi savrulduğunu görüyor, kadının şapkaya benzettiği dünyanın içinden illüzyon misali umut çıkararak, teselli etmenin ona çok anlamsız geleceğini düşünüyordu. Sadece sarıldı. Sadece acı dolu bir hikayeyi kucakladı. “Bu gece uzun olacak çok uzun” dedi kadın. Yağmur bardaktan boşanırcasına coşuyordu. İstanbul’un Cihangir mahallesinin 24 numaralı apartmanın son katındaki daireden yansıyan solgun ışık, cinayet saatini bekliyordu. Sokağın köşesinden yalpa yaparak, o apartmana doğru yürüyen sarhoş adamı sadece sokak kedileri görüyordu. Adam apartmanın az ilerisinde durdu ve son kata sinsice baktı. İki kadının silüetini gördü. Artık zaman, yelkovan ve akrep onlar için akıyordu.
·
101 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.