Paylaştığınız alıntı bana daha yakın zamanda okuduğum bir makaleyi hatırlattı. Kıssalar farklı da olsa çıkarılacak hisse müşterek gibi şahsimce.
(...) Kesinti*
Madem, “gücü gücüne yetene”dir, onların da güçleri çiftçilere yeter: Hazır yeyici devletin ve iratçı sınıfın dilediklerini verir. Sonra, emme basma tulumba felsefesiyle, yukarıya verdiklerini, devlet ve malikane sahiplerinin idari, siyasi, dini, askeri, maddi, manevi her türlü yardımları veya göz yummaları sayesinde aşağıda çiftçiden istediği gibi ve istediği kadar alır.
“Beş kuruş ziyade veren mültezimlerin zulmüne muavenet (yardım) olunmak sagire ve kebire (büyük, küçük devlet mensuplarının hepsine) tabiat’ı saniye makamında olmakla” (Mehmet Şerif ef. lâyihası).
“Mültezimler dahi, iltizam bedelinden başka, daha çok kazanç için, aciz çiftçilere dayanacaklarının ötesinde, türlü türlü zulme cesaret etmeleriyle, bütün halk, gece gündüz, çoluk çocuklarıyla, aç ve çıplak çalışıp” (Beriyyelşamlının Layihası) çabalarlar.
“Zulüm ve eziyetin çirkinliği, baş vergilerinin tahsilinde, şeriata ve kanunların menfaatine aykırı olarak, cizye toplayanların haddi aşan cezalandırmaları” (Beriyyelşamlının Layihası) alır yürür.
“Balık baştan kokar” denir. Osmanlı imparatorluğunun “kokması” da ilkin başından belirdi.
Osmanlı Tarihinin Maddesi /Dr.Hikmet Kıvılcımlı (Sosyal İnsan Yayınları, İstanbul, 2007)