Gönderi

Akpgil'lerin ilk yılları iyiydi diyenler için nedeni bu satırlarda
BOP stratejisi gereği, Türkiye yalnızca edilgen bir örnek olmakla kalmayacak, projenin Islam dünyasında etkin bir biçimde önderliğini de üstlenmiş olacakti. Bu yolda önemli adımlar da attı. Islam Birligi Konferans Orgütünün başına, ilk kez, bir Türk getirildi. Istanbul, örgütün fiili merkezi oldu. "Uygarlıklar arası diyaloga" Islam dünyası adına, Erdoğan taraf oldu. 11 Eylül sonrası ABD hesaplarından çekilen 100 ile 200 milyar doların büyük bir bölümú, çeşitli yollarla Türkiye'ye taşındı. 34 Arap şeyhlerinin dolarları Türkiye' deki karlı yatırım alanlarına iştahla akmaya başladı. İslamcı demokrasinin "islamci" yanı tamamlandiktan sonra, "demokrasi yanını tamamlamak için, "seçim" yeterli oluyordu. Artik sorun “kimlerin' oyları değil, “kimlere oy verileceğiydi. Çünkü iktidarın niteliğini belirleyen, bu “kimlerin" kimlikleridir. Oluşturulan güçlü ekonomik temele dayalı, son derecede örgütlenmiş islami cephe karşısında, bir o derecede dağınık demokratik-laik güçler, laik demokrasi ortamının tümüyle dışında, ayri bir zeminin üstüne oturtulan sandık başarısı, kaçınılmaz hale geliyordu. Islamci hareketin Cezayir'de, Filistin'de, Mısır'da ve Türkiye'deki seçim başarılarının altında yatan gerçek budur.
·
274 görüntüleme
Radikalizmin Mistik Önderi okurunun profil resmi
Paylaştığınız alıntı bana daha yakın zamanda okuduğum bir makaleyi hatırlattı. Kıssalar farklı da olsa çıkarılacak hisse müşterek gibi şahsimce. (...) Kesinti* Madem, “gücü gücüne yetene”dir, onların da güçleri çiftçilere yeter: Hazır yeyici devletin ve iratçı sınıfın dilediklerini verir. Sonra, emme basma tulumba felsefesiyle, yukarıya verdiklerini, devlet ve malikane sahiplerinin idari, siyasi, dini, askeri, maddi, manevi her türlü yardımları veya göz yummaları sayesinde aşağıda çiftçiden istediği gibi ve istediği kadar alır. “Beş kuruş ziyade veren mültezimlerin zulmüne muavenet (yardım) olunmak sagire ve kebire (büyük, küçük devlet mensuplarının hepsine) tabiat’ı saniye makamında olmakla” (Mehmet Şerif ef. lâyihası). “Mültezimler dahi, iltizam bedelinden başka, daha çok kazanç için, aciz çiftçilere dayanacaklarının ötesinde, türlü türlü zulme cesaret etmeleriyle, bütün halk, gece gündüz, çoluk çocuklarıyla, aç ve çıplak çalışıp” (Beriyyelşamlının Layihası) çabalarlar. “Zulüm ve eziyetin çirkinliği, baş vergilerinin tahsilinde, şeriata ve kanunların menfaatine aykırı olarak, cizye toplayanların haddi aşan cezalandırmaları” (Beriyyelşamlının Layihası) alır yürür. “Balık baştan kokar” denir. Osmanlı imparatorluğunun “kokması” da ilkin başından belirdi. Osmanlı Tarihinin Maddesi /Dr.Hikmet Kıvılcımlı (Sosyal İnsan Yayınları, İstanbul, 2007)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.