Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
·
Puan vermedi
Sevdiğim, külliyatını okumaya çalıştığım, her gün yazsa okuyacağım yazarlardan Grange’ın 2018’de yayımlanan kitabı Ölüler Diyarı’nı paylaşacağım. 2020’de yayınlanan Son Av’ı çıkar çıkmaz okumuş ve paylaşmıştım. Dolayısıyla Ölüler Diyarı ertelenmişti. 2021 Mart ayında ise son kitabı “Küllerin Günü” yayımlandı, tabii hemen alındı ve okunacaklar arasında sırasını bekliyor. (Bu da önümüzdeki günlerde okur okumaz onu da sizinle paylaşacağım). Okuma ve yorumları paylaşmada bu kadar gecikmemin sebebi ise okullu olup, ders çalışmam ( ne de olsa sınıfta kalıp, sene kaybedecek vaktim yok ). Cinayet büro amiri Stephane Corso iş başında, striptizci kızların vahşice işlenmiş cinayetlerini araştırıyor. ( Nedense Corso adı bana Müfettiş Clouseau'yu hatırlatıyor. Kendisi Pembe Panter’in sakar dedektifi) Kitabı üçe ayırabiliriz. İlk bölüm işkenceye maruz kalarak Japon ip bağlama sanatı Shibari ile öldürülmüş kurbanların soruşturulması, katilin aranması; ikinci bölüm şüpheleri üzerine toplayan eski mahkum yeni sanatçı ile tanışırken Goya ve tablolarını öğreniyoruz; üçüncü bölüm ise düğümler çözülüyor derken büsbütün dolanıyorsunuz. Grange kitaplarında olduğu gibi bunda da ters köşeler var. Daha ilk sayfalarda; “Müşteriyi kan kokusu kadar çeken bir şey yoktur.” Neden? Kan kokusu… Kana kokusunu veren içindeki aldehitler diyerek bilime bağlanmayacağım, ama psikolojiye bağlanabilirim. Koku beş duyumuzdan biri ve bizler için önemli, hem metabolizmamızı, hem psikolojimizi etkiliyor. Lavanta rahatlatır, vanilya iştah açar gibi. Ama iş kan kokusuna gelince durum değişiyor. Kan kokusu, vahşi hayvanlar için yiyecek demek. Tarih boyunca insanlar eğlenmek için arenalarda şiddet ve kan içeren gösteriler izlemişler. Günümüzde de arenalar olmasa bile hala şiddet ve kan içeren eylemler seyrediliyor. Hatta “İnsan Avı” denen oyun birçok filme konu oluyor. Pazarlamada bile satış için “kan” kelimesi kullanılıyor: “ Kan çıkmazsa para yok.” Gibi. Gece yaşamı için; ‘Sahte mitlerin evreni, küçük suiistimallerle, içkiyle, parlak sözlerle, birbirini becermeyle geçen kayıp saatlerin dünyası. Mutlak hiçlik.’ Demiş. Bu eylemler neden geceyle sınırlı olsun? Hepsi gündüzde yapılıyor. Oysa gece her şeyin üzerini örter, çirkinlikleri kapatır. Günün karmaşası, gürültüsü yerini sessizliğe, kalabalık yerini ıssızlığa, yalnızlığa bırakır. İnsan kötüyse yaşananlarda gecenin suçu ne? “Polisler toplumun kanalizasyonunu boşaltmak ve namuslu, sıradan vatandaşların huzurunu sağlamak için vardı. Onların herkesçe küçümsenen, aşağılanan kişilere dönüşmesine yol açan asil bir görev. Herkesin nazarında, polisler ile suçlular arasında gizli bir yakınlık söz konusuydu, bir aile havası.” Bu teşhisin sebebi ne? Adam kayırma, torpil, rüşvet gibi yasadışı olayların sisteme sızması mı? Yoksa suçlu psikolojisini anlamaya, onları tanımaya çalışırken “Frankfurt Sendromu” tarzı bir oluşum mu gerçekleşiyor? Başka meslekler içinde geçerli bu yaklaşım. İlk akla gelen temizlik işçileri. Çöpleri çıkaran, etrafı kirleten toplum; onları temizleyen görevliyi küçümsüyor. Bence ne büyük bir ironi! Katil zanlısı, eski mahkum yeni ressam Sobieski’nin tablolarıyla ilgili araştırma yaparken dosyada yazan: “Mavi ve toprak rengi, kaslı ve çıplak insanlar. Öfke dolu fırça darbeleriyle resmedilmiş, sanki resim katmanlarının üst üste yerleştirilmesiyle oluşturulmuş, acı çeken ve aynı zamanda soğuk yüz hatları.” Cümlelerini okuyunca, beğendiğimiz, tarihe geçmiş tabloların bize hissettirdikleriyle beraber, ressamın eserini yaparken neler hissettiği, nasıl bir ruh haliyle tabloyu meydana getirdiğine dikkat etmediğimizi düşündüm. Ama hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmayan Grange bu konuyu da bir paragrafla aklıma düşürdü. Üzerinde düşünecek bir konu daha… Bir suçlunun rehabilitasyonu, ikinci şans verilmesi ile ilgili düşünen Corso’nun aklına Bompart’ın: “Bir psikopatı eğitebilirsiniz. Ama sonuçta iyi eğitilmiş bir psikopat elde edersiniz.” Sözü geliyor. Bu da yeni okuduğum Sosyolojiye Giriş dersindeki ‘Toplumsal Sapma ve Suç’ konusunu aklıma getirdi. Hem dersimi daha derin araştırmalı, hem de bu romanları farklı gözle okumalıyım artık. Gene Grange’ın kurgu yaparken ne kadar derin araştırmalar yaptığını, boşluk bırakmadığını görüyoruz. Dünya listelerini alt üst etmesi, bu kadar okunması boşuna değil…
Ölüler Diyarı
Ölüler DiyarıJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20193,293 okunma
·
179 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.