Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kadir'in edebiyat müzesi..
Korkarım, iflah olmaz bir realistim ve aynı zamanda iflah olmak istemeyen bir realist. Fakat elime geçen her şeyi okuyabilme özelliğine sahibim. Kimi zaman tebessüm ederek, kimi zaman gözlerim büyüyerek, kimi zaman dişlerimi sıkarak, kimi zaman da akşam yemekten sonra hangi tatlıyı yiyeceğimi düşünerek... Öyle ya da böyle bir şekilde okuyorum. Bazı yazılar var ki, okuduktan sonra aylar yıllar geçse ve önümde yüzlerce yazı olsa ve hepsini okusam, o yazının sahibini kolaylıkla seçebilirim. Tadı damağımda kaldı deyiminin farklı bir misali niteliğindeki bu duruma pek çok örnek verebilirim. Mesela Tanpınar'ın ruhu dinlendiren cümleleri, Yaşar Kemal'in buram buram Anadolu kokan betimlemeleri, Attila İlhan'ın şiirleri, biraz daha ülke dışına çıkacak olursak Sevgili Dostoyevski'nin girildiği vakit çıkılması güç yazıları, Shakespeare'in o şâirane üslûbu, hatta kıta dışına çıkacak olursak Steinbeck'in eşsiz tasvirleri.. Bunlar tamamen nerde görse tanıyacağımız betiklerdir. Asimile olması pek mümkün olmayan betiklerdir.. Peki Orhan Pamuk, şahsımca öyle midir, bu haseble şu an karalama yapıyorum. Afaki bir karalama olmayacağı konusunda eminim, çünkü Pamuk'un okuduğum 5. eseriydi Masumiyet Müzesi. Sanatı karşısında kesinlikle aleyhtar birisi değilim, öncelikle belirtmek isterim. Yazılarının amorf olduğunu da kesinlikle iddia edemem. Belirtmek istediğim şey, onun üslûbu konusunda arafta kalmış olmam.. Orhan Pamuk, edebiyatımızın en önde gelen romancılarındandır beynelmilel. Bilakis bu durumun aleyhtarı sayılacak bir o kadar da okur var. Fakat ben bunun, bu durumda olan okurların milliyetçilik damarlarının ağır gelmesi hasebiyle ortaya çıktığı kanaatindeyim. Hatta çoğunlukla bunun bir dezenformasyon olduğunu düşünüyorum. Hatta çoğu zaman, denk geldiğim müddetçe bu fütursuzca konuşmaları kınarım. Yani demem o ki benim benim bahsedeceğim durum, yani Pamuk'un üslûbunun ömrü, milliyetçilik olgusunun ağır basması hasebiyle değil, bilhassa edebiyat zevkim ve seçiciliğim içindir. O halde başlayalım, Pamuk'un üslûbunun ömrü, bi Tanpınar, bi Sabahattin Ali, bi Steinbeck gibi ölümsüz müdür sizce? Prosedür gereği kitaptan bahsettikten sonra bu konuyu masaya yatıralım. Masumiyet Müzesi, Pamuk'un önde gelen eserlerinden biridir. Arka kapakta yazan yazıda da belirtildiği gibi Pamuk bu kitapta aşkı, elle tutulur bir şeymiş gibi bizlere sunuyor. Duyguların kontrol edilip edilemeyeceği olayını biz okurlara dolaylı yollardan açıklıyor. Veba Geceleri romanında bir başlık yazıyordu; "O ne bir ideolog, ne de bir siyasetçi, ne de bir tarihçi." Evet, Orhan Pamuk bunlardan hiçbiri ama kendisinin çok önem taşıyan bir özelliği var. Romanlarındaki başarısının arkasındaki görünmez el diyebileceğimiz bir özellik.. Orhan Pamuk olağanüstü bir araştırmacı. Tüm romanlarında bunu bizlere net bir şekilde kanıtlıyor. En basit bir caddenin bile tarihi ile ilgili bilgiler sunuyor kitaplarında. Kitaplarını okurken bazen bir seyyahın, bazen bir tarihçinin, bazen de bir gazetecinin hatıra defterini okuyormuş hissine kapılabiliyoruz. Bu şekilde okurunu roman boyunca farkında olmadan doyuruyor. Hiç gitmediği bir yeri 40 senedir tanıyormuş gibi hissetmesini sağlıyor. Nitekim bu kitabında da öyle. Bu sefer bu özelliğini arşa çıkararak müze olayıyla sonlandırmış. Bu, ona karşı başta bahsettiğim realizm hususundaki bazı tabularımı yıkmasına sebep oldu. Çünkü Kırmızı Saçlı Kadın romanında örneğin, çok beğensem de fazla destansı hikayeciliğin arasında kaybolmuş gibiydim. Elbette gerçeküstü olaylar romanların olmazsa olmazı niteliğindedir ama bunu realizm sınırları içersinde yapmak, her babayiğidin harcı değildir. Orhan Pamuk'un da harcı değilmiş diyordum, Masumiyet Müzesi'ni okuyana kadar.. Kitapta Kemal'in kıvranışları, bazı durumlardaki egosunu ve arafta kalmalarını okurken Pamuk'un dilinin yenilgisine uğradım. Kara Kitap'ı kenarda tutuyorum, Orhan Pamuk'un kendisi bile o kitaptan daha iyi bir kitap yazacağını düşünmüyordur muhtemelen, diğer kitaplarını göz önünde bulundurduğumda Orhan Pamuk'un üslubunun ömrünü çok sorguluyordum çünkü. Çoğu zaman tam manasıyla ikna edememişti beni ölümsüzlüğüne. Neden, inanın bilmiyorum ama bi Sabahattin Ali, bi Oğuz Atay, bi Yaşar Kemal romancılığı segmentine koyamıyordum onun romancılığını. Aslında koyuyorum ama yerini tam belirleyemiyordum. Bu durumu alabileceğim pek insan da yok açıkçası, coğrafyanın kader olması durumunun güçlüğüne katlanmam hasebiyle. Bir edebiyat gurmesi miyim bilmiyorum, o kadar büyütmek istemiyorum kendimi ama çok çok büyük yazarları derinlemesine okumak ister istemez bu durumu oluşturuyor, seçicilik oluşturuyor. Fakat artık Pamuk da müzemdeki Türk edebiyatının roman türünde saydığım üst segment yazarların arasında, bu sefer sözleşmeli olarak değil, bizzat kadrolu olarak. Kadir'in edebiyat müzesine tekrardan hoş geldin Pamuk, bundan böyle beraberiz. Ölene kadar Kara Kitap'a yaklaşacak türden romanlar, hatta hayatını derinlemesine işlediğin ve düşüncelerini tamamen barındırdığın kitap ve kitaplar yazman dileğiyle.. Hatta Sevgili Pamuk, Fatih Terim'den de bahsetsene romanlarında yahu, bi şaşırt beni.. Güzel bir Fransızca şarkıyla ayrılıyorum aranızdan, Orhan Pamuk ile ilgili düşüncelerinizi belirtmek isterseniz mesaj kutum bu konuda sizleri ağırlamaktan onur duyar. Kitaplarla ve esenlikle kalın.. youtu.be/LYAvhujK4nA
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,2bin okunma
··
2.438 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.