Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
10/10 puan verdi
George Dobson Seyahatnamesi
"Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com'a aittir." Günümüzde mekanikleşen hız ve haz döneminde ulaşım çeşitlenmesine bağlı olarak insanların dünyanın bir noktasında başka bir yerine erişimi geçmişe nazaran hiç olmadığı kadar kolaydır. Ama bundan yüz yıl önce askeri ve ekonomik olarak dünya ulaştırma tarihinde bir taşıma aracı altın günlerini yaşamaktadır: Tren... Büyük devletler oluşturdukları demiryolu ağıyla güçlerini diğerlerine gösterirken, örümcek ağı gibi ülkelerin her yerine örülen ray sistemleri turizmin de tali olarak gelişmesine vesile olmaktadır. Artık seyyahların deve kervanlarıyla bin bir zahmetle katlandıkları yolculuklar daha konforlu ve hızlı kat edilmektedir. Modern seyyahlardan George Dobson da trenin nimetlerinden istifade edenlerden… 1854 yılında Londra’da doğan Dobson’un öncelikli mesleği gazetecilik, hatta 93 Harbi denilen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde görev yaptığı düşünülürse savaş muhabiridir. Savaş sonrası Rusya- S. Petersburg’da bulunması bazı bağlantılar edinmesini sağlamış, bu rabıtalar sayesinde 1905 yılında S. Petersburg’daki İngiliz Konsolosluğu’nda göreve başlamıştır. Yer yer başlayan biten görevlerle İngilizlerin meşhur gazetesi Times’ta çalışan Dobson’un makaleleri mezkûr gazetede yüksek ilgiye matuf biçimde yayımlanmıştır. Hatta kendisi de bu ilgiden memnun olacak ki bu makalelerinin bir kısmını derleyerek kitaba dönüştürmüştür. Özellikle Rusya’nın güneye doğru genişleme politikalarına bağlı olarak 1908 yılında Hazar Ötesi Demiryolu’nu açması İngiltere’de askeri ve bürokratik kesimin ilgisini çekmiştir. Dobson bu dönemde Rusya’daki bağlantıları sayesinde Türkistan’ın göbeğinden geçen bahsedilen demiryolunda seyahat etmiş, görüşlerini içeren makaleleri Times’ta düzenli olarak yayımlanmıştır. Ele alınan eser işte bu makalelerin Dobson tarafından kitaba dönüştürülmüş halidir. Dobson’un yol güzergahı S. Petersburg- Moskova- Kafkaslar- Hazar Denizi- Türkistan şeklindedir. Bu doğrultudaki önemli şehirler ve kasabalar bazen en ince ayrıntısına varıncaya kadar çeşitli yönleriyle tasvir edilmektedir. Özellikle Semerkand, Buhara ve Merv gibi Türkistan tarihinin önemli kavşak noktaları detaylı bir biçimde anlatılmaktadır. Yazarın her şeyden önce bir muhabir olması yazdıklarının içeriğine sirayet etmektedir. Bu açıdan ilk aşamada Dobson’un notlarından haber bülteni havasını edinmek mümkündür. Zira herhangi bir bölge ele alınırken güncel olaylar yaşanan önemli vakaların öncesi sonrası anlatılır. Böylelikle bahsedilen bölgenin güncel durumu aşikâr edilir. Üstelik Dobson’un anlattıklarında sadece güncel durum yoktur. Yazar bölge tarihini yaşanan mücadeleleri bir İngiliz’in bakış açısıyla yansıtır. Bu kısımda yakın dönemdeki tarihi verilerin gayet mahirce kullanıldığı dikkat çeker. Dobson adeta ülkesinin üst düzey askeri ve bürokratik sınıfını yönlendirircesine fikirlerini aktarır. Siyasi yorumlarını yaparken geleceğe ilişkin tahminlerini yorumlarıyla karışık verir. Bölgedeki büyük siyasi güçlerin alt birimi diyebileceğimiz farklı etnik gruplar detaylı tahlil edilir. Böylelikle bu grupların askeri, siyasi, ekonomik güçleri açığa çıkar. Esasında ülkesinin Türkistan’da neden etkili olmadığının Rusya’nın neden hâkim unsur olduğunun şifreleri bu şekilde satırlar arasında kendisini gösterir. Dobson’un aktardığı bazı bilgilerden onun sanki görevli bir istihbarat elemanı olarak bölgeye gittiği izlenimini edinmek mümkündür. Zira adım attığı her bölgeyi istatistiki olarak net rakamsal ifadelerle analiz eder. Aslında basit bir seyahatname için bu kadar net bilgilere lüzum yoktur. Üstelik sayfalarda sadece rakamlar yoktur. Asker miktarı, ordunun geçiş güzergahları, lojistik olarak bölgedeki takviye unsurlarının oranı, askerî harekât olanakları, bölgedekilerin kime taraftar olduğu, gücü elinde tutan komutanların ve yerel beylerin görüşleri paralelinde otoriteye bağlılık durumları vb. bilgiler sık sık verilir. Her ne kadar Dobson eserinin ön sözünde tarafsız bir gazeteci olduğunu söylese de yazdıklarından İngilizlerin bayrağını taşıdığı bariz olarak anlaşılmaktadır. Zira kendisinin ifadesiyle Ruslara karşı düşmanlık beslememekte ama demiryolunun İngiliz çıkarları için bir tehdit olduğu bilgisini sık sık yinelemektedir. Yani deyim yerindeyse yazarın kalemi siyaset kokar, fakat anlattığı başka şeylerle bu duruşunu gizlemek için kılıf biçer. Zaten anlatıda yer yer yaşadıklarına ve hatıralarına yer vermesi de bu gölgeleme prensibiyle ilgilidir. Yazdıklarından Dobson’un Rusya’yı ve Rusları çok iyi tanıdığı fark edilir. O bir Rus’u karakterize eden hâkim özelliklerin bilincindedir. Bu nedenle geleceğe yönelik tasarılarından bahsederken bazen fazlasıyla kesin konuşur. Üstelik fikirleri sadece Ruslar için de vaki değildir. Bölgedeki Türkmenlerin durumunu anlatırken somut verilerden anlamlı sonuçlar çıkarır. Üstelik bunu bölgeye tamamen yabancı biri olarak sunar. Misal bölgede yağmacılık yapan Türkmen kafilelerinin bu tavrını coğrafyanın verimsiz yapısına bağlar ki yanlış sayılmayacak bir tespittir. Yine yazarın ilk aşamada Türkmenleri sıradan, kaba ve kültürsüz olarak algılamasına rağmen karşılaştığı bazı olaylar sayesinde fikirlerinin değiştiği görülür. Dobson’un anlatısının en güzel yanlarından birisi de her kaynakta bulunmayacak bazı ayrıntıları içermesidir. Zaten seyahat notlarının böyle müstesna bir özelliği bulunmaktadır. Misal bölge insanının tütün içme metodu, evlilik ilişkileri, kilimleri, ceza metotları, giyim kuşamları, ananevi ritüelleri vb. bilgiler satırlar arasında birden okurun karşısına çıkar. Ele alınan bölgenin sosyal yönünün böylesine güçlü ifade edilmesiyle birlikte yazarın notlarına sonradan eklediği bölümde bölgenin ekonomik olarak derin bir şekilde analiz edildiği de görülür. Hatta bu kısmın bölgenin 20. yüzyıl başındaki ekonomik potansiyelini hedef alacak eserlere güçlü bir referans olabileceği düşünülebilir. Tabii yazarın gazeteci olması bölge tarihiyle ilgili bazı tespitlerinde yanlışa düşmesine neden olmuştur. Örneğin yazar Türk olan Timur’u Moğol, Turanlı olan Efrasyab’ı İranlı olarak nitelendirmiştir. Ama bunların sık sık tekrar ettiğini belirtmek esere haksızlık etmek olur. Zira yazarın verdiği bazı bilgiler diğer kaynaklarla doğrulanmaktadır. Hatta bazen verdiği malumat kulağa küpe olacak derecede doyurucudur. Eserde bölüm başlarında kullanılan anahtar başlıkların okuru bölümde neler olduğu konusunda aydınlattığı malumdur. Yine eserin Resul Şahsi tarafından gayet rafine ve güzel bir şekilde çevrildiğini belirtmek gerekir. İyi bir biçimde çevirmen tarafından notlandırılan esere benzer çalışmalarda pek rastlanmayan bir kısmın da eklendiği dikkat çekmektedir. Bu kısımda bölgede anlatılan şehir ve kasabaların koordinatları verilmektedir. Bu tarzda bir hazırlanmış bir ek kısmının özellikle seyahatnamelerde olması, okurun beklentisi dahilindedir. Zira her eserde haritalar yardımcı olacak şekilde kullanılmaktadır. Ama ilgili okurların daha fazlasını isteyeceği kolaylıkla tahmin edilebilir. Bu açıdan koordinat takibiyle bilgisayar ve İnternet yordamıyla şehirlerin mekanların günümüzde ne şekilde olduklarını görmek mümkündür. Tarihimizin teşekkül ettiği coğrafyalar üzerinde seyahat eden ziyaretçilerin notlarını okumak çoğu zaman doyurucu olup tarih yazınımızın şekillenmesi yönünden önemlidir. Her ne kadar İngiliz yazar George Dobson kendi milletinin çıkarları için bu yolculuğu yapmış olsa da verdiği bilgiler Türk tarihinin belirli bir zaman dilimi ve evresindeki görünümünü aşikâr etmektedir. Zaten tarihi bilgideki verim ancak bu şekilde farklı kaynaklarla artmaktadır. Bu sayede Dobson da tarihimize dolaylı yoldan katkı sunar.
Türkistan'ın Kalbine Örülen Ağlar
Türkistan'ın Kalbine Örülen AğlarGeorge Dobson · Selenge Yayınları · 20216 okunma
·
296 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.