Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
Irkların Eşitsizliği
"Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com'a aittir." Avrupa, aydınlanmayla birlikte birçok fikir akımının merkezi haline gelir. Özellikle hümanizma fikrinin hız kazanmasıyla birlikte insanı ön plana çıkaran, insanın sosyal sorunlarına derman olmak isteyen fikir adamları düşüncelerini serdederler. Hümanizmanın etkisiyle insanlar arasındaki eşitsizlikler de fikir adamlarının dikkatini çeker. Hatta J.J. Rousseau bu eşitsizliklerin kaynakları üzerine bir kitap yazar. Rousseau’ya göre bir insan kendini yeterince tanıyorsa eşitsizliğin kaynağını fark eder. Yani eşitsizliğin kaynağı Rousseau’ya göre insan ve insanın faaliyetleridir. İnsanlar tarafından yaratılmış maddi ve manevi eşitsizlikler sosyal sorunlara neden olur. Sonuç olarak eşitsizlik doğanın meydana getirdiği cinsiyet, yaş, zekâ, sağlık vb. değilse; sonradan ortaya çıkar. 19. yüzyılın ortalarında ise eşitsizliğin kazanılmış hali değil de doğal halinin altı irdelenmeye başlanır. Yani deyim yerindeyse bazılarının ırkî genleri sayesinde doğuştan eşit olmadığı fikri ortaya çıkar. Fikrin babası 1816 yılında dünyaya gelen Fransız düşünür Joseph Arthur de Gobineau’dur. Geliştirdiği ırkçı teoriyi tez şeklinde sunan Gobineau, “İnsan Irklarının Eşitsizliği” isimli bahsedilen kitap sayesinde Avrupa’da isminden söz ettirir. Hatta kendisiyle çağdaş ya da sonra yaşamış birçok fikir adamını etkileyen Gobineau bu da yetmezmiş gibi Nazilerin ırkçı fikirlerine kaynaklık eder. Tabiî Gobineau’nun fikirleri aniden ortaya çıkmaz. Öncelikle aristokrat bir aileye mensup olması, üst düzey bir diplomat olarak ülkesi namına uzun seyahatler yapması, onun fikirlerinin olgunlaşmasına neden olur. İlk aşamada kullandığı gözlemleri kaba tespitlerle şekillense de tezini bilimsel bir tabana oturtma gayreti yazdıklarından kolaylıkla anlaşılır. Öncelikle ırkların ve farklı milletlerin kültürel özellikleri Gobineau’nun dikkatini çeker. Zira Avrupalılar 19. yüzyılda Doğuya hiç olmadığı ölçüde ilgi gösterir ve Oryantalist akım bilim dünyasında kendisini gösterir. Gobineau da Oryantalizmin etkisiyle Doğuyu tanırken ırkî nazariyesini kültürel öğelerden yola çıkarak konumlandırır. Irkın ve kültürün farklı havzalardan beslendiği düşünülürse ırkın gözlem üstü bir tahlile muhtaç olduğu tahmin edilir. Fakat günümüzdeki genetik çalışmalarının ortaya çıkardığı güçlü teamüllerden kolayca anlaşılabileceği gibi ırk, sathi değerlendirmelerle tespiti yapılacak kadar basit bir mevzu değildir. Üstelik ırkın komplike ve kolay anlaşılmaz hali Gobineau’nun yaşadığı dönem için bile savunulabilir. Belki Gobineau da bunun farkındadır. Ama Beyaz ve Fransız olmanın ayrıcalığını keşfetme çabası içerisindedir. Gobineau’nun ırkî kimliği önceleyen fikirleri beyazların üstünlüğünü savunanların ve kölelik yanlılarının dikkatini çeker. Özellikle ırkî karışım sayesinde ortaya çıkan -genlerdeki bozulmaya bağlı olan- soysuzlaşmayı eserindeki tezlerinin merkezine yerleştirir. Yani üstün Batı ırkları Doğu ile karışan genleri sayesinde saflıklarını yitirir ve dejenere olurlar. Bunun aksine Doğu ırkları Batılı genlerin sayesinde medeniyette merhale kat ederler. Gobineau’nun bu fikirleri, kendisini ırkçılığın peygamberi olarak anılmasına neden olurken, medeniyet ve kültüre farklı bir kaynak arayışını da gösterir. Zaten Gobineau’nun, eserini, medeniyetin ve yüksek kültürün temelindeki ırkî faktörlerin etkisini göstermek kastıyla yazmış olduğu rahatlıkla savunulabilir. Gobineau, fikirlerini serdederken etnoloji, tarih, antropoloji, folklor vb. ilimlere sık sık başvurur. Tezini temellendireceği devrinin önemli kaynaklarına müracaat eder. Doğu kaynaklarına yabancı olmadığı yazdıklarından kolaylıkla anlaşılır. Ama Batılı bakış açısıyla yazmasından mütevellit olacak ki Batıya yani kendince güçlü olan ırklara dair bilgileri daha fazla detaylandırır. İlk aşamada beyaz ırkı analiz eder, elde ettiği bulgularla Batılıların Doğululara karşı üstünlüklerini karşılaştırmalı kanıtlamaya gayret gösterir. Tabiî bu noktada tarihi verilere fazlasıyla müracaat ettiği dikkatten kaçmaz. Kendi deyimiyle:” İnsanın genel özellikleri hakkında akıl ve mantık ilkelerine uygun biçimde karar verebilecek bir tek mahkeme vardır; o da amansız yargıç olan tarihtir (s.23).” Oysa ki tarihi bilgilerdeki zenginlik düşünüldüğünde en basit fikirlere bile dayanak olabilecek binlerce veri bulunması ihtimal dahilindedir. Yazar tarihi bilginin aktarımı yönünde sadece fikirlerine dayanak sağlayacağına inandığı bilgileri kullanmış; aksini anlatan tarihi olay ve olguları es geçmiştir. Bu nedenle fikirlerdeki gevşek zemin ilk bakışta göze çarpar. Fakat bununla beraber klasik Orta Çağ düşüncesini tanımlayan günümüz için çağ dışı denebilecek fikirleri de çürütmeye gayret gösteren Gobineau, bilimsel olmayan teziyle düşüncesindeki skolastik zihniyetin izlerini silmeye çalışır. Misal medeniyetlerin yok olmasını ırkî sebeplere bağlarken ulusların çöküşünü kadınsı davranışlara bağlayan Orta Çağ teorisini yıkmak ister. Döneminde devletlerin ve milletlerin yok olmasının sebeplerine ilgi gösteren Gobineau, ilk aşamada olası sebepleri tarihten örneklerle elemine eder. 16 bölüm halinde şekillenen eserin her bir bölümünde ortaya sürülen yeni bir fikre ve buna ilişkin teze rastlanırken bazen karşıt fikrin çözülmesi için çaba sarf edildiği dikkatten kaçmaz. Bu aşamada uzun bölüm başlıkları her biri ayrı bir kitabın konusu olacak derecede fikri münakaşalara sebebiyet verecek kadar derindir. Tabiî ırkçılık söz konusu olunca “kafatasçılık” teriminin de anıldığı bilinen bir gerçektir. Gobineau, eserine bilimsel bir hava katmak için kafatası ölçümlerini ve bununla ilgili antropolojik verileri satırlarına taşır. 19. yüzyıl düşünüldüğünde fazlasıyla ehemmiyet verilmiş bu çalışmaları görmek okur için fazlasıyla şaşırtıcıdır. Misal kendisiyle çağdaş olan bilim adamları tarafından yapılan kafatası deneylerine eserde yer verilir. Günümüz için çağdışı denilebilecek bu deneylerle Gobineau, fikrine dayanak oluşturmak ister. Gobineau’nun Türklerle ilgili fikirleri de ilginçtir. Türk ırkını Fin menşeili bir ırk olarak tanımlayan Gobineau, Doğulu yazarların Türk tanımlamasından (genellikle güzel ve alımlı); Türklerin sarı ırkla olan bağlantısına şüpheyle yaklaşır. İskitleri Moğol sınıfına koyan Gobineau, Oğuzların Fin lehçesi konuştuklarını ve Ari ırka mensup olduklarını düşünür. Tabiî fikirlerini şekillendirirken basit örneklerden yola çıkar. Misal Seyyah Rubruck’un notlarında, Moğol prensini Avrupalıya benzetmesini, Moğol- Türk akrabalığı üzerinden dolaylı ve değişik bir tespitle kanıtlamaya gayret eder. Yine sonuç olarak Türklerdeki medeni gelişimi Avrupalı kanın karışımıyla açıklayan Gobineau, eserin başından beri yinelediği görüşlerini yeni bir dayanakla tekrarlar. Eserin gayet iyi bir çevirisinin olduğuna şüphe yoktur. Müellifin tercihen uzun cümleler kurarak fikirlerini aktarması ve devri için akademik sayılabilecek entelektüel bir donanıma sahip olması dilinin ağır olmasını ortaya çıkarmaktadır. Her şeye rağmen çevirmenin ehil bir elle anlaşılmaz olanı anlaşılabilir kıldığı eserde fark edilir. Tabiî beklentisi fazla yalınlıktan yana olan okur için kitabın biraz ağır gelebileceğini tahmin etmek güç değildir. Gobineau, eseriyle bütün ırkları (beyaz, sarı, siyah) masaya yatırıp her birini ayrı ayrı sınava tabi tutar. Tahlil edilen ırklar eşit değildir. Zira Gobineau’nun elindeki veriler yanlıdır. Ya da Gobineau bilerek ve isteyerek yanlı verileri kullanmakta diretir. Misal meydana getirilen medeniyet ve kültür öğesi sadece ve sadece Batı kaynaklıdır. Doğu şayet bir şey üretmişse bu da dolaylı yoldan ırkî açıdan Batıyla ilintilidir. Balta girmemiş ormanlarda medeniyet husule getirmediği için Kızılderili kabileleri geridir ve hatta aşağılıktır. Beyaz, sarı ve siyah diye nitelendirdiği sınıflandırmanın en alt basamağı olan siyahi insanlar Gobineau tarafından acımasızca yerilir. Gariptir, Gobineau’nun bu fikirleri günümüzün realitelerini ve insan haklarını dikkate almayanlar için halen geçerlidir. Irkçılığın fikri bir hastalık olduğu düşünülürse marazi kaynaklarından birinin Gobineau olduğu düşünülebilir. Gobineau’nun fikirlerinden yola çıkılırsa günümüzde kullanılan ırkçı yaftasının bazen haksız yere kullanıldığı da ortaya çıkar. Zira ırkçı diye etiketlenen bazı insanlar Gobineau kadar marjinal ve uçta değildir. Gerçek ırkçılığın ne olduğunun anlaşılabilmesi için de eserin bir misyonu olduğu, bu nedenle savunulabilir.
İnsan Irklarının Eşitsizliği
İnsan Irklarının EşitsizliğiJoseph Arthur De Gobineau · Selenge Yayınları · 202144 okunma
·
337 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.