Yavuz Bülent Bâkiler, Sivas'ta doğar (1935). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirir. Avukatlık yapar. Gazetelerde, dergilerde yazar ve yönetici olarak çalışır. Tercüman ve Türkiye gazetelerinde köşe yazıları yazar. TRT'de ve bazı bakanlıklarda yöneticilik yapar.
Şiir kitapları: Yalnızlık (1962), Duvak (1971), Seninle (1986), Harman (2001) adlarını taşır. Edebiyatımızda Ana (1967) ve Sivas'a Şiir (1973) adını taşıyan iki de antoloji yayımlamıştır Gezi notları: Üsküp'ten Kosova’ya (1979), Türkistan Türkistan (1986), Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır (2014), Leyleğin Kanadında (2015) incelemeleri: Sivas'a Şiir (1973); Âşık Veysel (1986); Elçibey; Mehmet Âkifte Çağdaş Türkiye İdeali (1990); Sözün Doğrusu 1-2 (2002); Sevgi Mektupları; Gidenlerin Ardından; Arif Nihat Asya İhtişamı; Tabuları Yıkmak (2011)
Anıları: Unutamadıklarım; Gönlümdekiler ve Ötekiler; Hatırladıklarım; Unutamadıklarım Hatıralar Işığında Cumhuriyet Tarihi Okumaları 1 (2013); Gönlümdekiler ve Ötekiler Hatıralar Işığında Cumhuriyet Tarihi Okumaları - 2 (2013); Kılıçlar ve Kalemler Hatıralar ışığında Cumhuriyet Tarihi Okumaları - 3 (2014).
Osman Yüksel hakkında da bir kitap yazmıştır: Serdengeçti Geldi Geçti (2019).
Yavuz Bülent Bâkiler, 1955 yılında hukuk fakültesinde okumak için Sivas'tan Ankara'ya gelir. Babasının tavsiyesiyle Osman Yüksel ile tanışır. Bir ağabey - kardeş ilişkisi içerisinde yıllarca birlikte olurlar. Bu yakınlık ömür boyu sürer. Şiirlerini de bu yıllarda yayımlar. Dergide en çok şiiri yayımlanan Cemal Oğuz Öcal ve Osman Yüksel'in ardından 6 şiir ile üçüncü sırada yer alır.
Osman Yüksel, 1958'de kendisine yöneltilen, "Acaba Osman Yüksel neden başka gençlere, başka yazı yazma heveslisi milliyetçilere sütunlarını açmıyor?” suçlamasına, gönlü gibi kapısının da, dergi sayfalarının da iyi niyetli bütün gençlere açık olduğu cevabını verir. Üniversite öğrencisi olan bu gençler arasında Yavuz Bülent Bâkiler'in de ismini sayar. Yavuz Bülent, şiirlerinde “bir his ve heyecan fırtınası hâlinde esen Türkistan ve Turan sevdasının”, biraz da Serdengeçti’nin ağıtlarından ve yazılarından kopup geldiğini söyler.
Her Şey Fetih Hazırlığındaydı başlıklı şiir, İstanbul'un fethini konu alır:
Bir zafer sıcaklığı doldurur gönülleri
Ana gibi, yâr gibi..
Tekbir sesleriyle geçer atlılar
Atlılar rüzgâr gibi.
Bir zafer sıcaklığı doldurur gönülleri
Sıyrılır kılıçlar kından.
Ve şahin bakışlı hünkârın
Pırıl pırıl hadis-i şerifler geçer aklından
Pırıl pırıl hadis-i şerifler geçer aklından
Nefes nefese genişler yel olur, büyür
Al bir küheylan şahlanır
Konstantin surları üstüne
Hünkar görünür...
Yakarışımız başlıklı şiir, bir münacattan çok, yakarışın kendini konu edinir:
Siyah, korkunç ve derin
Geceler sizin olsun,
Dualar kadar serin
Bana sabahı verin.
Beni içimdeki yar
Gezdirdi diyar, diyar
Sizin olsun Tanrılar
Bana Allah'ı verin.
Ben Doğuluyum şiiri, günümüzde de güncelliğini koruyan bir konuyu ele alır.
Yavuz Bülent, bu şiiri Osman Yüksel'e ithaf etmiştir. Bununla ilgili şu hatırasını anlatır:
“En beğendiği şiirlerimden biri: Ben Doğuluyum! idi. O şiiri de ilk defa onun yazıhanesinde okudum. Bir daha okumamı istedi. Bir daha, bir daha istedi. Sonra kendisi okudu. Bir daha, bir daha okudu. Nükteyi espriyi unutarak okudu.
Ben o şiiri, Doğu Anadolu'yu bizden koparmak isteyen sülük beyinli yeni Donkişotlara bir cevap olsun diye yazmıştım. Biz Anadolu'ya doğudan girmiştik. Bir gün doğu, bizim çıkış kapımız da olacaktır. Doğu’suz Türkiye, Doğu'suz Türk dünyası düşünülemez. Şiirin ruhunu, benimle birlikte yaşıyordu:
- Şimdiye kadar okuduğum en güzel Turan şiirlerinden birisini yazmışsın dedi. Şiir günlerce dilinden düşmedi. Yalnızlık daha basılmamıştı. İlk kitabımın Ben Doğuluyum adıyla çıkmasını çok istedi. Şiirin bir bölümünü Serdengeçti'de ilk defa o neşretti. Ziyaretçilerine günlerce o şiiri okuyup durdu.
Bir gün:
- Keşki bu şiiri ben yazsaydım! dedi.
Ben Doğuluyum şiirimi, Yalnızlık’ta ona ithaf edişimin sebebi budur."
Osman Yüksel kendisini bir dağ çocuğu olarak tarif eder; dağlara özel bir sevgisi vardır. Şiirin başındaki mısralar sanki onu anlatır gibidir:
Ben doğuluyum!
Eteği dumanlı, başı dumanlı
Dağlarda doğmuşum
Dağ çocuğuyum!
Ben elleri toprak kokan bir babanın
Ve topraktan koparılmış canlı bir kaya gibi
Burcu burcu vatan kokan bir ananın oğluyum;
Ben doğuluyum.
Sen buğday benizli mert delikanlım
Arslanım, ümidim, yiğidim, her şeyim!
Sen doğulu musun hemşerim
Ver elini öpeyim!
Yavuz Sultan Selim Han şiiri, bu padişahımız hakkında yazılmış ender şiirlerden biridir.
"iki hükümdara az ve bir hükümdara çok
Dünya derler bu meydan”
Dalar namazdan namaza şahin gözleri
Yeşil dualar dökülür dudaklarından.
El pençe huzurunda cümle serhat beyleri
El pençe cümle cihan
Diyar-i İslâm'ı düşünür fetihler üzre
Padişahlar padişahı Yavuz Sultan Selim Han.
şiiri dergideki ilk yayımında da “Serdengeçti Osman Yüksel Ağabeyime” diyerek ona ithaf etmiştir.
Fetih Sabah,şiiri, Her Şey Fetih Hazırlığındaydı şiirinin devamı niteliğindedir. O günlerde şairin, fetih şiirlerinden oluşan bir kitap düşündüğü anlaşılmaktadır.
Bir sabah emreder İkinci Sultan Mehmet
Çifte davullar vurulur...
Ve sonra emreder İkinci Sultan Mehmet
Otağ-ı hümayun kurulur.
Gelir vezir-i azamlar önüne sessiz,
El pençe divan durur.
Bir değil bin Bizans varıp alalım
Yeter ki hünkarım sen emir buyur!
Cebeci Camisi şiiri, Ankara'yı konu alan nadir şiirlerden biridir. Şiir, belki de, şairin hukuk fakültesinde okurken bulunduğu semtte yer alan Cebeci Camisi'ni konu alan tek şiirdir:
Cebeci Camisi'nde ezan okunur
Kapısı önünde fakir fukara.
Al git bu sevdayı başımdan rüzgâr
Al git uzaklara.
Kandillerde ışık, kubbelerde ses
Renk olsam çinilerde.
Bir küçük taş olsam cuma günleri
Müminlerin gelip geçtiği yerde.