Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (s.a.v.) NAAŞINI ROMA'YA KAÇIRMAK İSTEDİLER Hicret-i Nebeviyye'nin 14. yılında Çaryar-1 Güzin ve Ehl-i Beyt-i Tahirin, söz birliğiyle, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) mübarek naaşının bulunduğu kabrin dört tarafına hendekler kazap kargir binalar üzerine eski tarz bir kubbe inşa ederler. Ar dindan Abbasilerden Halife Harun Reşid ve oğlu Me'mun ve daha nice melikler yeni yapılar eklerler. Böylece burası büyük bir külliye haline gelir. Papa'nın Sinsi Planı: Naaşı Roma'ya Kaçırın Atabeglerden Nureddin Şehid'in Şam sultanı olduğu tarih lerde din düşmanı olan Papa adlı dinsiz melun, bütün kıssis. patrik ve rahiplerle büyük bir fesat toplantısı yapar. Toplantıda, "Gelin sizinle Muhammed'in din ve devletine zarar verelim. Savaş ile onlara mukavemet etmek olmaz. Onlar karada ve denizde zafer kazanıp bu kadar seneden beri bizi perişan ettiler Şimdi yapılacak olan odur ki pınarı başından alalım. Birkaç yarar adamlarımıza çok mal vadederek Medine'ye gönderelim. Geride kalan ailelerinin de her türlü ihtiyaçlarını karşılayalım, onlara he sapsız şeyler verelim. Medine'ye varan adamlarimiz, Harem etra finda bir odada misafir olsunlar. Odalarından tünel kazarak Mu hammed'i kabrinden çalıp Roma'ya getirsinler." diye karar alırlar. Papa'nın Yirmi Ajani Canını, başını papa adlı melunun uğruna feda edenlerden yirmi kişi bulurlar. Bunlara hayli mal, mülk ve birçok kitap ve rirler. Bunların her biri Aristo akıllı veled-i zina melunlardır ki bütün dilleri çok güzel konuşurlardı. Papa melun, bunlara istediklerini öğretir ve "Eğer şu Mu hammed'in naaşını Roma'ya getirirseniz kılıcınız arşa asılıp Hazret-i İsa ile haşrolursunuz ve bütün Hristiyanlar içinde adı nız tarihlere yazılır." diye söyler. Bu melunlar daha sonra Mısır'a geçip hazırlıklarını tamamlarlar. Ardından birer eşeğe binerek, hacılarla beraber Medine-i Münevvere'ye geçerler. Tünel Kazıyorlar Bunlardan on tanesi ulema kıyafetine bürünür. Şeyhülharemle buluşup hediyeleri takdim ederler. Şeyhülharem "Safa geldiniz." diyerek, Harem-i Şerif'in bir köşesinde bunlara oda gösterir. On lar da ilimle meşgul olur, beş vakit namazlarını Resulullah Efen dimiz'in (s.a.v.) huzurunda kılar ve kimse ile görüşmeyip odaları na giderlerdi. Diğer on tanesi de ikişer üçer şehre dağılırlar. Birkaçı eşeklerle çöpçü olur ve şehrin çöplerini süpürüp hamamlarda yakar. Bazısı da, taş ve ağaç gibi şeyler taşır, bazı çukurları düzeltir, bazı pislikleri de şehrin dışına taşırlardı. Bu şekilde Hak tarafından görünürlerdi. Beri tarafta melunlar tam üç yıl boyunca odalarında kalırlar. Bu esnada yavaş yavaş kazdıkları tünel yollarından amber ko kulu toprağı, bu eşeklerle ve bazen de kendileri torbalarla taşır lar. Resulullah Efendimiz'in (s.a.v.) kabrine altı arşın kalana ka dar kazmaya devam ederler. Senin Gelmende İlâhî Sır Vardır Ama o Hazret-i Sabûr Allah'ın bir hikmeti var. Onlar bu işe başladıkları gibi helâk etse olur, ama hikmet-i İlâhi var. Ihmal etmez, imhal eder (mühlet verir], sözünün manasınca, bir gece Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Şam-ı Şerif te hükümdar olan Nureddin Şehid'in rüyasına girer. Resûl-i Kibriya Efendimiz (s.a.v.), Nureddin Şehid'e: "Ey Nureddin! Bu melunlar benim kabrimi kazarak, be nim naaşımı kâfiristana götürmeye niyetlenip kabrime yakın gelmişlerdir. İşte şu melunlardır." diye şekilleri ile birer birer gösterir ve devamında: "Yetiş ya Nureddin! Iş senin gelmene bırakılmıştır. Bu mu kaddes hizmet sana nasip olmuştur. Benim her tarafımı demir tunç ve horasani kargir binalar ile kapat ve nice mal masraf eyle. Senin gelmende Ilahi sır vardır. Hizmetin karşılığında sana şe hidlik nasip olup benim sancağımın altında haşrolunursun, Sana şefaat ederim." diye buyururlar. Allahü Teâlâ'ya Tevekkül Ettim Hemen uykudan uyanan Nureddin Hazretleri, hanesinin nur üstüne nur, kendisinin de pürnur olduğunu görür. Hemen abdest alır. Gece yarısından sabaha kadar on iki hecin devesi ve küheylân at toplayıp altı bin adamla hecin develerine yol azık lanını yükler. Tevekkeltü alallah yani Allahü Teâlâ'ya tevekkül ettim, deyip Şam'dan kıble yönüne ilerler. Ålem dışarıdan habersizken yol ları katederek Anize adlı mahalde inip biraz dinlenir. Bu esna da, "Biz bu yöne yola çıktık. Ama Sayda ve Beyrut kaleleri taraf larından kâfirler Şam'ı işgal etmeyeler." düşüncesiyle uykuya dalar. Derhål rüyasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Ey Nu reddin! Elem çekme, Mekke, Medine ve Şam benim himayemde dir. Kıyamete kadar onlara bir zarar gelmez. Ama böyle bazı ih tilal olursa da dünya işi böyledir, ondan zarar yoktur, gam yeme." buyururlar. Hemen Nureddin Hazretleri kalkıp gece gündüz şimşek gibi giderek Şam-1 Şerif'ten Medine-i Münevvere'ye yirmi beş konak, atlı ayağıyla yüz saat yeri, 3 gün 3 gecede alır. Medine-i Münevvere'ye vardığında büyük bir ziyafet tertip eder. Yaşlı genç, zengin fakir herkesi bu ziyafete davet eder. Sadaka ve adakları bütün Medine ahalisine dağıtır. Ye mek başladığında birkaç bölük adam yemek yiyip gider. Ama rüyasında Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) gösterdiği melunlardan hiçbirini göremez. Bunun üzerine Nureddin Hazretleri: - Ey Medineliler! Elhamdulillah, yemek bol, hayır ve bereket de bol. Daha fukaradan kimse yok mudur, o garipler de gelip nimetimizden tatsınlar, der. Medineliler: - Sultanım, şu Bâb-ı Şifâ'nın medresesi odasında inzivaya (yalnızlığa) çekilen 10 kişi vardır. Bunlar gündüzü oruçla, geceyi de ibadetle geçirir, beş vakit namazlarını da Mescid-i Nebevi'de kılarlar. Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yolu üzeredirler. Kimsenin ye meğini yemez, perhizkâr ve dindar adamlardır. Üç senedir bu rada bulunurlar ve bu hallerinden dolayı yatağa düşüp ölüm raddesine varmışlardır, derler. Nureddin Hazretleri hemen: - Tez onları huzuruma getirin. Sadaka ve ihsanlarımızı alsın lar, yemeklerimizi yesinler ve elbiselerimizden giysinler, diye üç kere adam gönderir. Ancak, Nureddin Hazretleri'nin bütün ısrarlarına rağmen gelmezler. Sadakte Ya Resulallah Bunun üzerine Nureddin Hazretleri, hizmetkârlarına işaret edip üçünü de kilime sarıp zorla getirirler. Gerisi kendi ayakla nyla huzuruna gelir. Nureddin Şehid, gelenlerin, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) rüyasında gösterdiği kişler olduğunu gö rünce, "Sadakte ya Resulallah" deyip hemen şükür secdesine varır. Ardından kaldıkları odalara baskın yapılır. Odalarında bir çok şeytan mühimmatları, melun levazimatlarıyla bir o kadar mal bulunur. Bunlar arasında kazma, kürek, çapa, külünk, küs kü ve kezzap gibi zehirli sular yer alır. Özellikle zehirli kezzap suları, tünel kazımında önlerine gelen sert taşların üzerine dö külerek onları parça parça eder cinstendi. Mümin İyi Niyetli Düşünür Medine-i Münevvere ahalisi bu durumu görünce "Neüzü billah" deyip bu melunların iyi hâllerine şahitlik ettiklerinden dolayı utanırlar. Nureddin Hazretleri: - Öyle olur. Mahcup olmasınlar, utanmasınlar, Mümin iyi ni yetli düşünür. Onlar görünüşlerine şahitlik ettiler, der. Yine birgün Medine-i Münevvere'nin ileri gelenlerini huzu runa davet eder. Bu melunları muhakeme etme sırası gelir. O esnada yatalak olan melunun biri yerinden sıçrayıp Nureddin Hazretleri'nin üzerine hücum eder. Bir diğeri yerinden fırlayıp Nureddin Hazretleri'ne bir tüfenk atar. Hamdolsun hiçbirisi de isabet etmez. Ardından bunları bir bir konuştururlar. - Bizim burada on yoldaşımız vardır. Bu şehirde eşeklerle çöpçü suretinde hizmet ederler. Haftada bir iki kere bize gelip buradaki toprakları dışarı taşırlar. Bazı zaman da torbalarla biz taşınız, deyince hemen o, on çöpçüyü de eşekleri ile getirirler. Yemek Pişirilen Taşın Altındaki Tünel Onları da bülbül gibi konuşturup niyetlerini bir bir öğrenirler. Ama bu melunların odaları içindeki tünel yolunun girişini bir türlü bulamazlar. Sonunda melunun biri: - Tünelin ağzı, ateş yakıp yemek pişirdiğimiz taşın altında dır. O taş, tunç tekerlekler üzerine kuruludur. O taşı beri çekin, tünel yolunu görürsünüz, diye söyler. Hemen tarif edilen yere bakılır. Hakikaten de ocakta ateşleri yanıyor, tencerelerde yemekleri pişiyordu. Derhal ocak taşı meydana çekilir ve mağara yolu gibi bir tünel görülür. Mumlar yakılır ve bizzat Nureddin Şehid, ağlayarak tünele girer. "Ya Resulallah" diyerek tam yüz adım kabr-i şerife doğru ilerler. Resulullah Efendimiz'in (s.a.v.) vücuduna sadece bir adım yer kalır. Hepsi bu duruma şahit olup dışarı çıkarlar. Bunlardan Nasıl İntikam Alsak İşin aslını esasını öğrenmek için melunları işkenceye çekip tek tek konuştururlar. Başlarında olan melun: - Biz Avrupalı rahipleriz. Hepimiz Islamiyet'in zuhurun dan beri huzurumuz gidip pâymal olduk. Özellikle Emeviler den Velid bin Abdülmelik zamanında bütün adalarımız, ka rada ve denizde vilayetlerimiz, hele eski mabedimiz olan Kudüs-i Şerîf, Mısır, Mağrip ülkesi, Tunus, Trablus, Fas ve Merankeş, Tilimsan ve Endülüs tamamen Müslümanların eline geçti. "Bunlardan nasıl intikam alsak?" diye aramızda konuştuk. Sonunda dinimizin önderi papa melunun görü şüyle, "Gelin, Medine-i Münevvere'den Muhammedlerini ka çıralım. Avrupa'ya getirip eski papalarımızın yanına [Vati kan] defnedelim. Daha sonra ellerinde olan Mısır'ı, Şam'ı, Irak'ı kısacası daha önceden beri bizim mülkümüz olan bü yük şehirleri, beldeleri ve deniz kıyısında olan iskelelerimizi isteyelim. Özellikle meliklerin hasreti olan Kudüs-i Şerif'i alıp dört tarafına tamamen tunç ve demirden bir hisar yapa lim. Sonra bütün Hristiyanları oraya yerleştirelim. Araplar yine çölde kalsın. İşte tedbir budur, yoksa biz Araplar ile başa çıkamayız. Hemen Muhammedlerini çalalım." dediler. Bu es nada orada bulunan birkaç ruhban, Muhammed, o Muham med'dir ki anadan doğunca bütün kıblelerimiz yıkıldı, ateşge deler söndü, Kisra Kemeri, Ayasofya ve bu büyük Katolik [Vatikan) Kilisesi yıkıldı. İşte başınızın ucundadır. Bin kere yaptık, yine de bina tutmadı. Eski tarihlerimizde yazıldığı üze re, geçmiş ruhbanlarımızdan, Papa Mikail, Papa Angeli, Papa Mihail ve Papa Aya Yorgi ile on iki rahip ve on iki de Dobra Venedik'i Latin ruhbanından oluşan bir heyet Mekke'ye varip Muhammed'le buluşurlar. Yaptıkları görüşmede ruhbanların haracını affedilmesi için kendisinden ahidnameler alırlar O zaman Muhammed'in çocukluk zamanıymış, vücudunun gölgesi yere düşmez ve ne tarafa gitse vücudu üzerinde bir parça bulut bile gezermiş, diye eski papalarımız Muham med'i görüp böyle yazmışlar. Bu hususiyetlere sahip olan Muhammed'in kabrinin koruyucusu ise Allah'tır. Müslü manların kitabında (Kur'ân-ı Kerim) yazdığına göre, "gerçek Muhammedi olan çürümez, cesedi taze durur. Ey şimdi, üm meti çürümeyen Muhammed'in kendi vücudu çürür mü? diye papazlarımızdan birkaçı bizim bu Medine'ye gelmemi ze muhalefet ettiler. Ancak orada bulunan papazlarımız, bunu engellemek isteyen 12 papaza, siz besbelli Muhamme dilerdensiniz ve sizin bu sözlerinizden anlaşılan odur ki mez hebinizde Arap kokusu vardır, diye on ikisini de katlettiler. O gece onların üzerlerine nur yağdı. Bütün herkes Allah'ın bu nurunu açıkça gördüler, ama yanlış görüşlerinde ısrar ettiler. Bize bu kadar para verdiler. Papa melunun bedduasıyla başı mizi torbaya koyup 3 yıldır bu işle meşgulken bir ay önce pa padan bir mektup geldi. "Gafil olmayın. Üzerinize bir asker varit. Ama zarar etmez, siz işinize bakınız. Ne şekilde olursa olsun, eger Muhammed'in naaşını buraya getirirseniz, onu buraya defnederiz. Böylece burayı adeta Käbe ederiz ve her sene 70-80 bin Arap ve Türk gelirse, yüzer altın haraç alır, zi yaret ettiririz. Sizleri de türbedar eder, Arap başına onar altın alaveririz." diye bu mektuplar geldi, diye söyler. Ardından papadan gelen mektupları Nureddin Şehid huzurunda herkese gösterir. Bu mektuptan sonra biz daha fazla dikkat etmeye çalışk Koynumuzda cüzdanlarla toprak taşımaya başladık. Sonra, papanan mektuplarında "O tarafa bir asker varır" diye yazması üzerine bir remil ettik. Bize korku ve tehlike menzili göründü ve hisi sabah vakti yakaladınız.
·
535 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.