Gönderi

James anlatıyordu: "Aslında ne kadar zor olduğunu görmek için bu konuk odasına, buraya toplanmış onca kalabalığa şöyle bir bakmak yeterli. Birinin yüzünü okumak. Bir davranışını yorumlamak. Bunlardan herhangi biriyle ilgili bana ne söyleyebilirsiniz? Hayal edebileceğinizden bile daha azını, ruhlarını okuduğunuzu düşünseniz bile, inanın bana bu böyle, Pilgrim. Şöyle ya da böyle, az ya da çok, her biri yalancıdır. Kimse kendisiyle ilgili gerçeği 'söyleyemez'. Bu tümüyle olanakdışı. Bazı şeylerin her zaman haklı çıkarılması gerekir. 'Daima' bir şeyler haklı çıkarılmalıdır. Bizler birbirimize korkunç zarar vermekteyiz, çünkü yalnızca kendi zaaf­larımızı haklı çıkarırız, başkalarınınkini değil. Buysa üzücü. Kısaca..." -sözlerini bağlarken gözlerinde bir kıvılcım ateşi parlıyordu- "... varmak istediğim nokta bu. Çünkü başkalarının yalanlarını görüp dile getirebiliyor ve onları haklı çıkarabiliyorum." "Ya sizinkiler, Bay James?" dedim. "Sizin kendi yalanlarınız?" "Benim hiç yok," diye yanıtladı. "Bana söyleyecek yalan kalmaz. Ben hepsini kâğıda aktarırım." "Anladım." "Yanlış bir izlenimle gitmenizi istemem, Bay Pilgrim. İçimde hiç yalan dolan yok demek istemiyorum - yalnızca artık kendime yalan söylemediğimi söylüyorum. Artık kendimi aklamıyorum. Tek yaptığım kayda geçirmek."
Sayfa 39 - Birinci Kitap, 6Kitabı okudu
·
27 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.