Düşünceler her zaman duygulanımlardan daha güçlü değildir. Bu yüzden de bilişsel yorumlar çoğu zaman ciddi psikopatalojilerde pek yararlı olmaz. Hatta terapistin "açıkça" gördüğü karmaşıklıklar hastaların kafasını karıştırabilir. Duygulanımlar baskın geldiğinde, konuşma terapisi başarısızlığa mahkûmdur çünkü psikoterapötik araçların en önemlisi olan yorumlama yöntemi çoğu zaman birincil tutkularımız karşısında son derece etkisizdir. Belki de bu yüzden bizzat Freud bile dürtüler üzerinde doğrudan bir kimyasal etki yaratmanın mümkün olabileceği günleri iple çekiyordu. Ama bu elbette farmakoterapinin psikoterapinin yerine geçmesi gerektiği anlamına gelmez.