Gözyaşları ile, duâ ile, secde ile şükür diyorum. Çok şükür bu ihsana, bu nimete, bu devlete.
Diyorum ya, işte bu bir anlık bir şeydir.
O ân geliyor ve geçiyor.
"Göçtü kervan kaldık dağlar başında" misâli.
Ve yeniden pis nefsime dönüp "buyur" diyorum.
Her günahkâr-âciz kul gibi, her dünya ile hem-hâl olan âdem gibi kendimi mâsivanın kollarına atıyorum. Az önce "bu ben miyim" diye hayretle temaşa ettiğim kendimi.
Ne tuhaf! Ne acı! Olmamış, ham ervahın sefaleti. Keşke o şükür hâlini avucumda-içimde-aklımda-kalbimde sürekli tutabilsem.