Gönderi

<<Hatarât>> kalbe ânî olarak iniveren, ters fikirlere, zıd mânalara, musallat vehimlere, boğucu hayâllere deniliyor. Ve yola girenlerde mutlaka bu başlıyor; ve onun nasıl murakabe ve idare edileceğini de bilmek gerekiyor. İşte size, hastalığımla alâkalı bir yol hususiyeti!.. Şu var ki benimki bir maraz, belki de bu halle karışık bir marazken nitekim sonradan maraz gidip hatarât devam etti- o, yolun başındakilere mahsus bir hâl... Ruhun esrarlı yapısına bağlı, ruhu bütün (anti -tez) aks-i dâvalarıyle çalkalandırma hali... Salik (bir yola giren), işte bu <<hatarât>>ı ezip koğmak, tarikat tâbiriyle nefyetmek borcunda... Yunus'un <<zehirle pişmiş aş'ı yemeğe kim gelir?>> dediği bu iş, kolay değil... <<Hatarât>>ın içinde, Allah'ı inkârdan nice küfürlere kadar türlüsü vardır; ve şunu da belirtelim ki, onlar, imanın kuvveti nispetinde gelir ve korkulacak, değer verilecek şeyler değillerdir.
Sayfa 122 - Büyük doğu yayınlarıKitabı okudu
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.