Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

9/10 puan verdi
Kalankatlı Moses- Alban Tarihi
Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com'a aittir. Kalankatlı Moses'in Alban Tarihi, başta Alban olmak üzere çevresindeki Ermeni, Arap, Gürcü, İran ve Türk tarihi açısından önemli bir konumdadır. Öncelikle eserin dilimize kazandırılmadan önceki yolculuğu epey uzundur. Tanıtmaya başlamadan önce bu yolculuktan bahsetmek gerekir. Eser, VII. yüzyılda Albanca yazılmış, sonrasında Ermenice'ye çevrilmiştir. Eser ile ilgili en eski yazma ise el yazması olup, 1279 olarak tarihlendirilmektedir. Alban tarihi, modern dünyada ilk olarak 1849 ve 1851 yıllarında kısmen Fransızca'ya, 1861'de Rusça'ya; 1961 yılında ise İngilizce'ye çevrilmiştir. 1993'te Ziya Bünyadov tarafından Azerbaycan Türkçesi'ne, 2006 yılında ise Yusuf Gedikli tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir. Bu noktada mütercimin dikkat çekmiş olduğu açıklamaya göre; 2006'da çıkan baskının aceleye gelmiş olmasından ötürü gerekli kontroller yapılamadığından, metnin tekrar gözden geçirilip notlar ve eklerle birlikte yeniden basıldığını öğrenmekteyiz. Bu duruma istinaden 2019 yılında çıkan baskının özellikle kullanılması önemle rica edilmiştir. Eser boyunca çevirmenin üslubunun korunmaya çalışıldığı kolaylıkla anlaşılabiliyor. Kitap boyunca Albanya tarihi siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan ele alınmıştır. Alban tarihini ele alırken, Alban hükümdarı Cavanşir'in görkemli tarihi ve onun devri olaylarının geniş perspektifte ele alındığı görülmektedir. Moses'in Alban Tarihi bu baskı içerisinde üç kitaptan müteşekkil bir düzene sahiptir. Birinci kitabın en başında insanlığın en erken devirlerinden, yani Hz. Adem'in soy bilgisinden bahsedilmektedir. Albanların da Yafes'in oğullarından Ketarilerle akraba olan bir soydan geldikleri ifade edilir. Albanların ülkesi ise ortasından Kür Irmağının geçtiği, sayısız güzelliğe sahip bolluk bereket bulunan bir ülke olarak tasvir edilir. Başkenti Berde şehridir (bugünkü Azerbaycan dolaylarında). İkinci kitap olarak adlandırılan diğer bölümde ise, Albanların ilk ülkesinin Hazar akınları neticesinde dağılmasının ardından başpiskoposluğun Berde'ye nakledildiği ve devamında siyasi olarak gelişim kaydettikleri yoğun bir sürecin içine girdikleri görülmektedir. Hazar, İran ve Bizans ile kurulan münasebetler hakkında etraflıca bilgiye rastlanılmaktadır. Sonrasında insanlık tarihinin bir kırılma noktası olan Taun (veba) ve toplu ölümler (kırgın) hakkında da detaylara yer veriliyor. Açlık, Veba ve Ölüm "üç gaddar komutan" olarak zikrediliyor. Bu gaddar kumandanlar insanların günahlarının bağışlanmasına nail olamadı; "çünkü veba engel oluyor, açlık eziyor, ölüm boğuyordu. Öyle zor zaman olarak aktarılır ki, "ölümden kurtulan adamlar dağlara hitap ederek "yıkılın üstümüze!" diye yalvarıyorlardı" diyerek dönemin insanlarının bezgin hallerini duygu yükleyerek aktardığı görülmekteydi. Açlık zamanının sonunda bütün ülkeyi başka bir hastalığa bürüyeceğini, bu hastalığa yakalananların deli olduklarını da aktarıyor. İkinci hastalıkta ölüme rastlanılmadığını da ifade ediyor. Hastalık sürecinin ardından Alban ülkesinin toparlandığını Prens Cavanşir'in faaliyet gösterdiği döneme geldiğimizde anlıyoruz. Cavanşir döneminde de Bizans ile kurulan münasebetlerden sıklıkla bahsedildiği görülüyor. Bu kitabın aktardıklarından yola çıkarak ikinci kitap bölümünü Alban Tarihi'nin -yükseliş dönemi- olarak betimleyebiliriz. Hatta bölümün bir kısmında Cavanşir'in ölümüne yakılan uzun bir ağıt görmekteyiz; (...) "Aslan gibi o, öz aslan yatağında Düşmanları tir tir titrer, karşısında donardılar, Kudretine baş eğerdi hem korkudan, hem sevgiden Bütün boylar başkanları, tüm güngörmüş aksakallar..." Cavanşir'in ölümünün ardından ülkenin geleceği endişeye mahkum gibiydi. Varaz-Tiridat'ın hükümdar olması, içten ve hoş davranışlarıyla kısa sürede ülkeyi kendisine tabi kılmasına imkan vermiştir. Bu sürecin ardından din olgusuna ve dini meselelere de sıklıkla rastlıyoruz. Kitabın üçüncü kısmında da din olgusunun yanında Bizans ve Arap dünyasını da ekseni etrafına alarak siyasi tarih çizgisini bozmadan devam ettiği anlaşılıyor. Bazı kısımlarda siyasi toplumların birbirlerine ilettikleri mektupların aktarıldığını görüyoruz. Önceki iki kitap bölümüyle zaman aralığının mesafesinin uzun olmasından da anlaşılacağı üzere, eserin üçüncü kitap kısmı bir başkası tarafından kaleme alınmıştır. Türk tarihi açısından birincil kaynak grubunda ele alınan Alban Tarihi; Hun, Barsıl, Eftalit gibi Türk toplumlarından da bahsediyor. Eserin dili oldukça akıcı olup okurken sıkılmayacağınız, hatta bazı yerlerde şaşıracağınız unsurları ihtiva ediyor. Türk tarihinin ateşine kıvılcım olacak nice kaynağın dilimize tercümesinin engin denizler gibi bol olmasını diliyorum. Eserin yayınlanma sürecinde emeği geçen herkese teşekkürlerle...
Alban Tarihi / Son Hunlar - Hazarlar - Ermeniler - Terekemeler
Alban Tarihi / Son Hunlar - Hazarlar - Ermeniler - TerekemelerKalankatlı Moses · Selenge · 20062 okunma
·
303 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.