Books are the memory of humanity.’
Kendimizi uçsuz bucaksız bir ormanda bulsak ve onun bütün şümulünü görmek istesek bunu bulunduğumuz konumdan gerçekleştiremeyiz, fakat yakınlarda bir tepe var ise yokuşu tırmanmaya başladığımızda bir kısmını, tepeye vardığımızdaysa tamamını görürüz... Bu kadim sanat için tepelerden yazmaya istinadımız henüz yok ama adım atmanın tılsımlı gücünden bahsetti Hermetika okuyucuları.
Her şey Simonides’in felaketle sonuçlanan o efsanevi ziyafetin ardından icat ettiği hafıza sanatının çağlar boyunca taşıdığı önemi okuyarak başladı.
Bu sanatın geçirdiği dönüşümü anlatmayı hedefleyen F. Yates hafıza, idrak ve öngörü ışığındaki aklıselimden, imgelerin ontolojisine kadar, geçmişin geleneklerini ne kadar anlaşılır hale getirmeye çalışsa da bir türlü okunanı ve okuyanı istediği yere ulaştıramıyor. Ama peşi sıra gitmeye devam ediyor.
Yollara yerleştirdiği tabelalar ilk defa gelen biriyseniz yol göstermiyor.
Tıpkı diğer sanatlarda olduğu üzere Klasik, Gotik ve Rönesans gibi dönemlere ayırarak XVII başlıkta antik tarihin muazzam ağırlığını da omuzlara yükleyerek bir hayli mesafe katediyoruz.
Gerçek hafıza sanatı, dikkat sanatıdır.
Çalışma, düzen ve dikkate dayandırılan sanat.
Uzun zamandır yarım bırakıp bırakıp devam ettiğim bu yolculuğa veda ederken Giulio Camillo’ya şunu demek isterdim ‘It seems unlikely that any society could completely dispense with myths..’
Yine de ara ara bu yürüyüşlere ansiklopedivari olan bu kitapla çıkacağım doğrudur.
Hayal gücünün bazen bilgiden daha önemli olduğunu okudum
Ve
Merakın peşinden gittim, tepeye değil yoldaki değerli taşlara odaklandım.
Kitaba dair okuduğunuz bu yüzeysel yazımın verdiği his bulduğunuz istiridyeden inci çıkmamış hissi verebilir. Üzgünüm.
Önemli olan o derin sulara dalabildiğiniz zaman anlaşılacak.
Teşekkürler..