Yazar Tagore, genç yaşta çok sevdiği eşini ebediyete yolcu etmek zorunda kalmış. Yaşadığı bu acıyı, küçük yaştan gelen doğa sevgisiyle bütünleştirip eserinde cümlelere mistik bir tarzda dökmüş. Kendisinin ressam ve musikişinas olması; şarkılarını kendisinin bestelemesi, hassas ruhunun yeteneğiyle birleşmesinden ortaya çıkıyor muhakkak. Bütün bunları yapabilmesi, eminim ki onu çok rahatlatmıştır. Bende ise hoş bir tesiri oldu. Kendisiyle bir nevi doğadan, aşktan, sevgiden,,,,hayattan sohbet eder gibi oldum. O bana gönlünden, acılarından, umutsuz kalışından ama yine de dünyada bulunmaktan hoşnut olduğundan bahsetti. Yarım kalmış mazisinden kurtulmayı, inandığı o ilahi aşktan istediğini, son söz olarak belirtti. Açıkçası kendisiyle gerçek anlamda sohbet etmek isterdim. Kimbilir belki o da beni dinlerdi. Ama aramızda bir asır kadar uzaklık var.
70 senelik bu eserin ellerinden öpüp Bülent Ecevit e çevirisi den dolayi tşk ediyorum.