Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“Din kalpsiz/vicdansız bir kapitalist toplumun kalbi/vicdanı, ruhsuz kapitalist iktisadi koşulların ruhudur. Din halkın, ezilmişlerin uyuşturucusudur.” Marx’ın bu sözü söylediği ortama din bağlamında bakıldığında, birbiriyle amansızca mücadele eden iki hareket ile karşılaşılır. Biri gittikçe artan “sekülerizm” (dinden bağımsızlık) ve din’e ilgisizlik. Diğeri ise “dinsel ihya, din’e dönüş”. Sekülerizm ve din’e ilgisizlik bir yana bırakılırsa; “din’e dönüş” farklı sınıflara farklı anlamlar ifade ediyordu. “Ezilenler” için o, gittikçe daha bunaltıcı, çekilmez ve insanlık dışı hale gelen toplumsal-iktisadi yapı ile “psikolojik olarak başa çıkma” yoluydu. Öte yandan ezilenlerin ilk kez toplumsal (sendika benzeri), eğitimsel ve daha önemlisi siyasal kurumlar kurmalarına olanak verdi. Bunlar hoşnutsuzluk ve beklentilerini yani “psikolojilerini” birazcık olsun dışarıya vurmalarına imkan sağladı. Başka söyleyişle; din’e dönüş, azami kar mantığıyla davranan kapitalist topluma ve din’i menfaatlerini “meşrulaştırma aracı” olarak kurgulayan “kapitalist sınıf”a karşı bir uyarı ve bunu din ile meşrulaştırma anlamına da geliyordu. O, “burjuva” için güçlü bir ahlaki dayanak (bayanda) anlamı taşıyordu. Çünkü din, yığdıkları servete sırf rasyonel menfaat gereğinin çok ötesine geçen bir ahlaki anlam kazandırıyordu. Bu da alt sınıfa karşı acımasızlıklarını meşrulaştırıyordu. Din’e dönüş, “saltanat sahipleri ve etraflarındaki aristokratlar” gibi toplumsal piramidin en üstündekiler için ise “toplumsal istikrar”demek idi. Çünkü din’e dönüş onların altta bırakılmışlar üzerinde ve üzerinden iktidarlarını güçlendirmelerinde, ses çıkarmamalarını temin etmelerinde meşrulaştırma işlevi görüyordu.
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.