Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

655 syf.
8/10 puan verdi
Cortazar'ın bu harika öykü kitabı 10 öyküden oluşmakta. Daha önceleri okuduğum ya da okumaya çalıştığım çeviri öykü kitaplarında, gerek üsluptan gerekse çeviriden kaynaklı olarak kopuşlar yaşadığımdan ilk birkaç öyküde bu kitapta da aynı kopuşlara maruz kalacağımı düşünmüştüm. Lakin ilerledikçe ve yazarın anlatımına aşina oldukça hikayeleri hissetmeye başladım diyebilirim. Genel olarak söylemek gerekirse yazarın anlatımı çok iyi. Yeri geldiğinde simgesel olarak anlatıyor anlatmak istediğini ve okurun kafasında nasıl bir imge oluşacağı, okurun hayal gücüne kalıyor. Yer yer sorgulatıyor, çünkü hikaye direk bir sonla bitmiyor, sonu ve hikayeden çıkarılacak fikir okuyucuya kalıyor. Tabii net olarak sonuçlanan hikayeler de yok değil. Betimlemeleri çok iyi, öyle ki adeta kafanızda o mekanın detaylı bir resmini, hiç olmazsa bir eskizini çıkarıyor yazar. Bu yönüyle de kitap benim için değerli bir hal aldı zira betimlemeler benim için önemli bir detay. Son öykü olan "Arayış", diğer öykülere nazaran daha uzun, bu da uzatılmış izlenimi uyandırmıştı bende ilk başta fakat sanırım, son düzlükte uzunca bir öyküyle karşılaşmak, benim pilim bittiğinden bana okuması zor gibi geldi. "Yaz" ve "Sylvia", benim için kitaba ısınma öyküleri oldu. Hatta "Yaz" biraz havada kalmış gibi hissettim ilk başta fakat, kitabı birlikte okuduğum dostumla ufak bir fikir teatisi sonrası taşlar daha bir yerine oturmuş oldu. Keza "Sylvia" ve diğer birkaç öyküde de aynı şekilde. Bir de şu dikkatimi çekti. Öykülerdeki kadınlar bir nevi figüran havasındalar. Bazen sahnede sadece gözüküyorlar, bazen de sadece dişilikleri ile ön planda oluyorlar. Seksi çağrıştıran, sadece vücutları ile olaya dahil olan ya da sadece yoklukları mevzubahis edilen kadınlar vardı genelde. "Öğle Yemeğinden Sonra" öyküsü, bahsi geçen şeyin ne olduğu konusundaki fikri okuyucuya bırakması ile merak uyandırıcı olsa da "Işık Değişikliği" öyküsü, mesajını doğrudan zihinlere çakar nitelikteydi. Ki benim de en çok beğendiğim öykü bu oldu. Daha fazla detaylandırmadan bağlamak istiyorum. "Liliana'nın Gözyaşları" ve "Cennetin Kapıları" öyküleri, ölümü adeta hissettirecek etkideydi. Bahsi geçmeyen öyküleri beğenmediğim düşünülmesin, onlar hakkında bir şey söyleyip incelemeyi fazla dallandırıp budaklandırmak istemedim. Okursanız çok beğeneceğinizi düşünüyorum. Can Yayınları Baskısına İnceleme Öncelikle belirtmek gerek ki, aynı ismi taşısalar da bu iki kitabın birbirinden ayrı kabul edilmesi gerekiyor. Sayfa sayısı ve dolayısıyla öykü sayısında hatırı sayılır farklılıklar mevcut. Ve tabii ki bazı öykülerin, farklı isimler altında tekrar yayımlandığı da olmuş. Özellikle Metis basımında hoşuma giden bir öyküye, farklı isimle de olsa Can basımında da rastlamak memnun ediciydi. İçeriğe dair söyleyebileceğim ise şudur ki, "Kronopların ve Meşhurların Hikayeleri" kısmından "Bütün Ateşler Ateş" kısmına gelene kadar hayal kırıklıkları ve "bunca merak ediş ve de heyecanlanma bunun için miydi"lerle cebelleşip durdum. Nitekim "Bütün Ateşler Ateş" ile Cortazar öykülerinin fitili ateşlendi ve ben, o harika üslubun, yazarın kendine özgü anlatımıyla canlanan o "an"ların içinde buldum kendimi. Cortazar'ın büyüsü de burda gizli. Bazı öyküleri sizi içine almıyor, konuya yabancı kalıyorsunuz, hikayenin başını sonunu sindiremiyorsunuz ama her ne olursa olsun biliyorsunuz ki, onun anlatımıyla en olmadık öyküler ve anlar dahi, camın üstünde oluşan pusu elinin tersiyle siler gibi dağılıyor, pusun ardında görmek istediklerinize, pek de anlam veremeseniz de bakabilmeyi becerebiliyorsunuz.
Ayak İzlerinde Adımlar
Ayak İzlerinde AdımlarJulio Cortazar · Can Yayınları · 2018160 okunma
··
138 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.