Gönderi

Insanoğlunun cevap aradığı en mühim soru, "Ben kimim?" ve "Ölüm nedir?" sorusudur. Bütün hayat, bu sırrı kurcalamak ve bunu düşünerek yaşamakla ilişkili... İnsanoğlu bilerek yahut bilmeyerek bu sırrın peşinde... Bu hal, vasat insanda bir ruh istırabı doğurmaz ve arayışını manzumeleştirme ihtiyacı oluşturmazken, ilim ve hikmet sahiplerini en üst seviyeden fikir çilesine muhatap kılar. Arayış, sağlıklı bir şekilde örgüleştikçe hayret makamı belirir ve perdeler birbiri ardınca sakladığını göstermeye başlar. Mirzabeyoğlu, bu keyfiyette bir yaşam örgüsünün sahibi olarak "Ben kimim?" ve "Ölüm nedir?" sorularını başa alır ve bunun üzerinden hayatını anlamaya ve kimliğini izhar etmeye çalışır: "'Ben'... Bütün hayat, bu soruya cevap vermek üzere yaşadığımız hadiseler dizisinden ibaret!.. 'Ben kimim?' ve 'ölüm nedir?' sorusunun bitişikliği üzerinde, nevî şahsıma mahsus bir nefs murakabesi... Hayat ve ölüm... Alındığı yere nisbetle, meçhul bir malum veya malum bir meçhul... Bütün dava, hayatın gayesi, malumu meçhullükten kurtarmak ve meçhulü malûm kılmak!.." *
Sayfa 19 - *Salih Mirzabeyoğlu, Tilki Günlüğü 1: Ufuk ile Hafiye (Istanbul: İbda Yayınları, 1991), 18-19.Kitabı okudu
·
2.054 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.