Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

48 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 saatte okudu
Bir çöküşün öyküsü...
"Sürgündeki kadın bu duruma kendi elleriyle son verme kararı aldığından beri, o donukluktan, ağırlıktan ve içini daraltan huzursuzluktan kurtulmuştu. Yeniden bir amacı, bir meşguliyeti, içini kıpırdatan, çaba sarf ettiren ve çeşitli olasılıklarla onu cezbeden bir şey vardı. Çünkü bir köşede hayvanlar gibi hırıltılar çıkararak ölüp gitmek istemiyordu burada; ölümünü kuşatacak gizemli, mistik bir şey tasarlıyordu. Eski çağlardaki kraliçeler gibi kahramanca, destan yazarak ölmek istiyordu. Işıltılı bir hayat yaşamıştı, o halde ölümü de öyle olmalıydı, binlerce kişiyi o uyuşmuş hayranlıklarından bir kez daha sarsarak uyandırmalıydı." Merhabalar. Bugünkü kitabımız Stefan Zweig'dan Bir Çöküşün Öyküsü. Öncelikle Stefan Zweig'a büyük bir hayranlık beslediğimi söyleyerek başlamak istiyorum, bu kitabını daha önceden okumuştum aslında ama bir daha okumak istedim ve Zweig beni asla şaşırtmayarak ikinci okuyuşumda da en az ilki kadar derinden etkilemeyi başardı. Kitabın konusu başlığıyla özetlenmiş aslında bir çöküşün öyküsü, ama ben yine de biraz daha ayrıntıya girerek anlatmak istiyorum: Madame de Prie Fransız sarayında epey önemli bir şahsiyet olan aristokrat bir kadındır, Paris'te ışıltılı ve zevk içerisinde bir yaşam sürmektedir ancak bir gün gözden düşer ve kral tarafından bir taşra kasabasına sürgün edilir. İlk bir iki gün taşra hayatında coşkulu bir mutluluk yaşasa da her şeyden çabuk bıkan mizacı olan kadın üçüncü günden itibaren yalnızlık hissinden deliye döner. Öykünün bu kısmından sonra Mademe de Prie'nin yalnızlıktan çaresizce kurtulma çabasını okuyoruz ve Zweig bu yalnızlığı bize öylesine etkileyici bir biçimde tasvir ediyor ki sanki ben de bizzat yaşıyormuşum gibi hissederek kitaba ara vermek zorunda kaldığım yerler oldu. Burada sizlerle birkaç alıntı daha paylaşmak istiyorum: "Ne yapacağını bulamıyordu; içinde bir şey susmuş, yüreğinin anlamlı müziği, anahtarı kaybolmuş müzikli saat gibi ölmüştü." "Şimdi bir balık gibi yalnızlık sahiline vurmuştu, çaresizlik ve şahlanmış acılar içinde çırpınıyordu." "Öldü sanılıp gömülmüş, ancak toprağın altında tabutunun içinde uyanıp bağırıp çağıran, kıyameti koparan ve duvarları yumruklayan biri gibi hissediyordu kendini kadın: Ancak onu yukarıda duyan yoktu, insanlar toprağın üzerinde hafif adımlarla yürüyor, onun sesiyse yalnızlığın içinde boğulup gidiyordu." "Kadın, herhangi birinin özlemini çekiyordu, tıpkı gün ışıyana kadar soğuktan titreyerek sarınacağı bir palto gibi özlüyordu onu." Yalnızlığı hat safhaya ulaşmış olan kadın insanların dikkatini yeniden üzerine çekebilmek için bir plan yapar. Planladığı şey kendi ölümüdür ve yalnızlıktan kurtulmak, insanların dikkatine yeniden kazanabilmek için kendi hayatını ortaya koymaktan çekinmez. Kitap beni gerçekten çok etkiledi zaten Zweig'ın herhangi bir kitabının kötü olabileceğini düşünmüyorum. Kısa olan ama uzun sürecek etkiler bırakan bu kitap herkese gözü kapalı tavsiyemdir. Bu günlük benden bu kadar diyor; herkese musmutlu, kitaplı günler diliyorum.:)
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,1bin okunma
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.