Gönderi

"Seni Nazım Hikmet'e benzetmiştim. Her dizesi içten ve acı yüklü. Okusan, bu adam aşkından ölüyor dersin." Oğuz onu dikkatle dinlerken, genç kız onun göz bebeklerine gerçeği görmek istiyormuş gibi bakıyordu. "Kalemini besleyen bir şairdi, hâlbuki Nazım. Nüzhet'in ayrılığı yıkarken benliğini, öylesi acı doluydu ki dizeleri, geçmişe gidip, tutup yakalarından birleştirmek istedim ikisini. Sonra... Sonra Piraye'yi okudum dizelerinde. "Nerede Nüzhet, nerede Piraye," dedim. "Hani ölüyordu aşkından, şimdi başka bir kadın için mi bu kadar acı çekiyor ", dedim. Okudum, uzun-uzun okudum. Bir adam, iki kadına birden âşık olabiliyormuş demek ki," dedim. Sonra öğrendim ki, Nazım hapishaneye düştüğünde Münevver adında bir kadına daha vurulmuş. Sonra ona da karalamış birkaç dize. Adama sormazlar mı, nerede senin Piraye'n diye? Nazım evli olan Münevvere bile şiirler yazmıştı! Ona âşıkmış ama Münevver'in kocası, karısını bırakmak istememiş. Nazım grev yapmış ve hastanelere düşmüş. Tüm bunlar olurken de Piraye'ye, gelmezse intihar edeceğini söylemiş. Piraye gelmiş, ama Nazım'ın yanında Münevver'i görmüş. Ve Piraye gitmiş, bir daha hiç gelmemiş... Nazım'ı teselli edecek diğer kadına bırakmış."
Sayfa 203 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
·
180 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.