Gönderi

Gürültü
Herhangi bir Anadolu kasabasında namazdan sonra, kah vede demlenmiş ilk çayla günün ilk ışıklarını karşılarken serçelerin pek neşeli şarkısını dinlemek nostaljik bir hayal olarak kalmıştır. Aynı şeyi metropolün orta yerinde dahi yapabilmek imkânı var olabilecekken... Önce şehirleri kovdular metropollerden; hayvanları, ağaçları, bilumum nebata.Sonra bizim olmayan, bizden olmayan, tamamen hadsiz ve ithal gürültüye boğdular. Gürültü, şehrin gerçek kimliğini oluşturan şey oluverdi. Bu gürültü, sömürenler için paranın sesiydi, gücün sesiydi, kazanmanın sesiydi. Ve asla fark edil mese de inlemeleriydi sömürülenlerin. Zulümden mütevellit ses dalgaları insanlar tarafından hiçbir zaman ayırtedilememiştir. Gözümüzün önünde öldürülenleri göremeyişimiz gibi; Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de... İnsan, alışan bir varlıktır ve bu alışmak keyifli bile gelebilir; tıpkı bazı seçim şarkıları gibi... Otoritenin her haksızlık yaptığında gürleyen sesi gibi... Bağırdıkça kendini iyi hisseden, durumu kurtardığını düşünen devlet başkanları gibi...
Sayfa 44 - YeniDevirKitabı okudu
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.