Birbirlerinden tamamen farklı karakterlere, farklı ideallere ve farklı yaşam tarzlarına sahip bir avuç insan, bir otobüsün içinde, ıssız bir dağ başında kalırsa ne olur?
Farklı koşullar altında insanlar görünen karakterlerinden ne kadar farklı olabilirler?
İnsan kendini başına kötü bir olay gelmeden tanıdığını iddia edebilir mi?
Binlerce soruyu barındıran, cevaplamaya, yol bulmaya çalışan akıcı bir roman.
İnsanın doğal dürtülerinin, bastırılmış duygularının üzerine gidiyor, satırlardan taşırıp size ulaştırıyor yazar. Uzun insan tasvirleri, psikolojik betimlemeleri ile film şeridini andırır bir anlatım şekliyle kafamızın içinde bir tablo çizmekte hiç zorlanmıyor.
Ve kitabın sonuna gelirken kaçınılmaz soruyu sormadan edemiyor insan; "Normal koşullar altında görünen mi insanın gerçek yüzüdür, yoksa şartlar değişip, alışkın olduğu ortamından ayrıldığı zaman mı gerçek kişilik ortaya çıkar?"