Stafan Zweig bu eserinde bizimle içtenlikle sohbet edip çağına ayna tutuyor. Aynada kimlerin aksi yok ki... Goethe'den Gorki'ye Romain Rolland'dan Hitler'e tam bir şölen. Avrupa'nın 20. Yüzyılın ilk kırk yılındaki hali ve ahvaline, ahaliden biri olarak şahitlik ediyoruz. Pek çok noktada, Avrupa'nın o zamanki durumunun Türkiye'de 21. Yüzyılda yaşadıklarımız ile ne benzer olduğunu düşünüyorum: eğitim sistemi, insan giyimi ve davranışları (özellikle 1900-1920 arası Avrupa)...
Avrupa'da ve dünyada değişmeyen bir şey varsa o da insanların açgözlülük ile şiddete meyilleri...
1914 yılına kadar dünyada devlet sınırlarının geçilmez duvarlar olmadığı ve insanlara hiçbir şey sorulmafan insanların istediği yere seyahat edebildiği gerçeği, günümüzde tahayyülü hayli güç meselelerden biri ve çok dikkat çekici. İki dünya savaşına da Avrupa'nın "göbeğinde" şahitlik etmiş Avusturyalı bir yazar olarak Zweig'in şahitliği çok kıymetli. George Orwell'in şahitliklerinden ve yazdıklarından farkı ise tamamen tarafsız olması. Sıradan insanın dünya savaşlarına içinde yaşarken şaşırması, korkusu, insanî istek ve kaygıları... Hepsine şahit oluyoruz kitapta. Okullarda okutulası...