Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
6/10 puan verdi
Martin Eden, Jack London’ın kendi hayatından da izler taşıdığı için bu kitaba yapılacak eleştiriler birazda yazara olan eleştirileri taşıyacak sanırım. Sonuçta insanın başından geçen şeyler için “Ama bu kısımda olmamış” diyemeyiz. Yinede burada Jack London’ı bir kenara koyup, Martin Eden eleştirisi yapmaya çalışacağım. Kitap son dönemlerin en popüler ve en sevilen kitaplarından. Kime sorsam inanılmaz derecede beğendiğini, harika bir eser olduğunu, kendilerinde inanılmaz izler bıraktığını söylüyorlar. Okumaya başladığımda açıkçası beni pek fazla içerisine çekemedi kitap ama ısrarla “herkes beğendiğine göre ilerledikçe çok güzel şeyler olacak” diye diye kitabı bitirdim ve maalesef benim için ne sürpriz bir sonu oldu ne de tahminimden farklı bir ilerleme oldu. Kitabın ilk 30 sayfasından sonra, nasıl ilerleyeceğini tahmin edebiliyorsunuz ve tahmininiz sizi şaşırtmıyor. Buda kitabı bitirip, kapağını kapattıktan sonra sizde şöyle bir his uyandırıyor: “Ee? İlginç hiçbir şey olmadı.” Peki bir kitapta illaki bizi şaşırtacak bir son mu olmalı? Cevabım tabii ki hayır. Fakat yazarında dediği gibi; “Ne söylediğinizi, biraz da nasıl söylediğiniz belirler.” (Syf:74) Nasıl söylediği konusunda ise yazarı başarılı bulamadım. Hırslı bir gencin ağzından dökülen acemice kelimeler bir araya gelip, kalın bir kitap haline dönüşmüş. Okuma zevki açısından çok başarılı değil. Martin’in sefaletini bir türlü okurken hissedemedim. Hüznünü veya sevincini, hırsını, hayal kırıklıklarını… Kısacası Martin bir takım duygular yaşıyor ama bunu kitabın sayfaları içerisinde bir türlü hissedemiyorsunuz. Biraz tipik Amerikan Edebiyatı… Gerçekçi olsun diye hayatından birkaç kesit, aralara sıkıştırılmış argolar, ya dipte başarısız karakter ya da zirvede başarılı karakterler… (Bu arada tüm Amerikan Edebiyatını hedef almıyorum ki haddimede değil zaten. Sadece tipik klişelere değinmek istedim. Rus edebiyatından yırtık paltoyla gezip, cebinde ruble olmayan karakterler gibi :) ) Okunma zevki açısında pek başarılı bulamadığım kitabı, karakter açısındanda başarılı bulamadım. Biraz Martin Eden’ın karakter çözümlemesinin derinine inersek zaten çekişkilerle dolu bir karakter olduğunu anlarız. Kimdir Martin Eden? Toplumun en dip tabakasından gelen genç bir delikanlı. Kişisel gelişim örneği. Herkese Martin yaptıysa, sende yaparsın diye elle göstereceğimiz o harikulade insan. Ama gerçekten öyle mi? Martin aslında toplumun en tehlikeli insan tipi. Bu tiplere ben “Cahil Entelektüeller” diyorum. Martin okudukça gelişiyor, okudukça bilinçleniyor ama o kadar okumayı hayata entegre edebiliyor mu? İşte bu kısımda Martin karakterini çok da güçlü görmüyoruz. Okuduklarını güzel bir sohbete taşıyamıyorsan, diğer insanlarla paylaşamıyorsan, bir şeyler öğrendikçe herkese tepeden bakmaya başlıyorsan bu bilinçlenme değil; bir kopuştur. Martin’de bu kopuşu da çok net görüyoruz. Artık ne hayran olduğu çevreyi beğenebiliyor ne de içinden çıkıp geldiği çevreyi. Oysa hayatta tecrübe kazanmak, toplumdan kopuş değildir. Tam aksine her çevreyi anlayabilmektir. Ama tepeden bakıp, en iyisini ben bilirim eleştirisi ile değil. Peki Martin gerçekten bilgili midir? Bana göre hayır. 38.bölümde sosyalist çevre içinde yaptığı konuşmalardan bunu çok net anlayabiliriz. Tabii karşı tarafın tezini burada okuyamıyoruz. Yine burada yüceltilmiş bir Martin karakteri görüyoruz. Sosyalist düşünceye sahip değilim ama o bölümde karşı çıkılan tezlere bir çocuk bile güler. Martin ne sosyalizmi anlayabilmiş ne de evrimi çözebilmiş. Birçok yerde gördüğümüz, “Güçlünün hayatta kalma” tezinden de evrimi ne derece çözebildiğini görüyoruz zaten. Her şeyden yarım bilgiler alan, tipik bir cahil entelektüel örneğidir Martin. Zamanla kendi fikrini de oluşturamamış aslında. Her fikri Spencer görüşüne uyarlamaktan öteye geçemiyor. Çevirmenin son dipnotunda şöyle bir şey gözüme çarptı: “…Nitekim London bu konuda bir açıklama yapmak zorunda hisseder ve aslında bu romanı bireyciliğe ve Nietzsche’nin üstinsan fikrine cepheden bir saldırı olarak yazığını söyleyerek, becerememiş olmalıyım ki hiçbir eleştirmen bunu keşfedememiş” der. Evet Martin karakteri bireyciliği savunuyor ve ona bir eleştiri olabilir ama Nietzsche’nin üstinsanı böyle bir şey değil. Eleştirmenlerin anlamaması kadar doğal hiçbir şey yok. Üstinsan bir burjuva eleştirisi değil ki kitap tamamen bir burjuva sınıfı eleştirisi taşıyor. Tabii bu eleştirilerden işçi sınıfıda yer yer payını alsada asıl hedef burjuvazidir. Tam bu kısımda Martin’e biraz ters açıdan bakarsak; beğenmediği ve eleştirdiği burjuva sınıfının içerisine hiç girmemiş olsaydı, Martin yazar olarak bir karakter olabilir miydi? Muhtemelen hayır. İşte o zaman yazar Martin Eden’ı değil, denizci ve bıçkın delikanlı Martin Eden’ı okuyor olacaktık. Eleştiri getirdiği sınıf, bugünki Martin Eden’ın oluşmasını sağlayan sınıftır. Bu demek değildir ki, eleştiri getirmesin, o sınıfı yüceltsin. Tabii ki eleştiri getirsin ama daha sağlam tezlerle. Parayı bulunca insanların tavrının değiştiğini anlattığı tipik klişelerle değil. Sevdiği kız fakir oğlanı terk eder ve fakir oğlan zengin olunca kız onun kapısına gider… Evet o yıllar için bu tema harika olabilir ama günümüzde artık çok klişe kaldığı bir gerçek. Klişeyi harika bir edebi dille anlatsa ona da razıyım ama dili tipik bıçkın Amerikan yazın dili. Martin karikatürlere konu olmuş, elinde tahta valiziyle Haydarpaşa Garı’nda inen bir kırsal insan örneğinin edebiyatımsı şeye dökülmüş halidir. En sonunda istediği başarıyı yakalar ama artık hayatta onu mutlu edecek şey kalmamıştır. Geçmiş ezikliğini, üzerinden bir türlü atamayan tipik karakterdir. Ne dediği kadar entelektüel, ne de iddiası kadar bilgilidir. Her yazardan bir kaç parça fikir alıp, kendi fikri gibi satan birisidir. (London da zaten birçok kere başka yazarlardan konu çaldığı iddiasına maruz kalmıştır.) Zaman kaybı denilecek bir eser değil ama harika bir eserde değil. Yine de Jack London hayranı kişilerin, yazarın hayatını öğrenmeleri açısından önemli bir eser. Herkese keyifli okumalar…
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,7bin okunma
·
293 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.